''Yâr'e hasım olan yâr: Ağyâr''

"Gayr" kelimesinin çoğulu olan "ağyar" kelimesi, dilimize Arapçadan gelmiştir.Divan edebiyatında "yâr" kelimesinin karşılığı olarak kullanılan bu kelime, yabancı ve rakip manasına gelir. Gazel ve kasidelerde, âşık ile maşukun arasına giren kişi ağyar olarak vasıflandırılır. Bu kelimenin bir diğer manası ise mevzunun dışında kalan (başka başkası); kendisinden çekinilen, şahsından zarar umulan kimse ya da konuyla ilgili olmayan şeyler demektir. Divan edebiyatında aşkın rakibi, engeli, hasmı; hatta düşmanı manasına gelmektedir ağyâr. Tasavvufta ise "hakikata vakıf olmayanlar" manasında kullanılır, ağyâr sözü. Divan şiirinin 19. Yüzyılın son temsilcilerinden İzzet Molla, "Bana yâr olsa yârim, âlem 'ağyâr' olsa havf etmem"1 mısrasıyla ifade etmektedir ağyârı. Allah'a gönül veren aşıklar için Allah "yâr", mâsivâ yani Allah'tan gayrı olan her şey ise "ağyâr"dır. Aşıkla maşuk arasına yani sevenle sevilen arasına yabancının girmesi "üns" yani Allah'ın insan gönlünde tezahürü, görünmesi ve "huzur" yani Hakk'ı kalbinde bulma, hissetme hâlini yok edeceğinden, sûfîler sürekli olarak mâsivâdan kaçar, "ağyâr"dan yakınır, hatta nefret ederler. Çünkü "ağyâr"ı "yâr"e rakip kabul ederler. "Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerine göre sûfîler bir ailenin fertleri gibidir, aralarına 'ağyâr' giremez. "Beyazîd-i Bestâmî hazretleri bir mecliste huzursuzluk duymuş, sebebi araştırılınca da, orada bir yabancının bulunduğu anlaşılmıştı. Ubeydullah Ahrâr hazretleri de bir mürîdine yani idaresinde bulunan bir talebesine. 'Sende yabancılık kokusu geliyor' dediği, onun