Sabreden derviş

İlk nefesten son nefese meşakkatle dolu, yol.Bir nutfeden, makbereye kadar ne evreler yaşanıyor... İnişler çıkışlar, dertler çileler olduğu gibi; sevinçler, saadetler sıra sıra, yürüdüğümüz bu yolda. "Engellemek, hapsetmek; güçlü ve dirençli olmak" anlamlarındaki "sab" kelimesi, ahlâk terimi olarak "üzüntü, başa gelen sıkıntı ve belâlar karşısında direnç gösterme; olumsuzlukları olumlu kılmak için gösterilen metanet"1 gibi manalara geliyor. Her engeli aşabilmek, sabır ile oluyor. Hani bir deyim var ya, "Sabreden derviş, muradına ermiş" diye; işte, öyle... Dar-ı ahere koşarcasına yürüdüğümüz bu yollar, gül gülistan değil ki. Bu yerlere gönderiliş sebebimiz olan imtihan bazen malla, bazen canla, bazen evlâtla oluyor. Âlemlerin Rabbi, Kitabında; "Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltmakla (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele"2 buyurduğu üzere. Zaman olur, rahat bile insanlara imtihan. Risale-i Nur'da, "Yeknesak istirahat döşeğindeki hayat, hayr-ı mahz olan vücuttan ziyade, şerr-i mahz olan ademe yakındır ve ona gider" 3 denildiği gibi. Selâmetle yol almak, her insanda bir sancı. Sabır ise, her dertlerin ilâcı. Zâil olur, sabır ile gönüllerden bu sancı. Sabırlı insan bastığı yeri bilir, teennîyle hareket eder, müşkülatı akıllıca, sabrederek karşılar. Yani, merdiven atlamaz; karşısına çıkan hayat merdiveninin basamaklarını birer birer çıkmaya çalışır. Sabredenler, basamağı bitirir; etmeyenler, atlayarak, imtihanı yitirir. Dünya hayatı sabır üzerine inşa edilmiş desek, mübalağa etmiş olur muyuz bilmem, ama sadık okuyucum sevgili Enes, bu konudaki