Fenalığın anası: Fesad

Davranış biçimi olarak, fenalığın anası, fesaddır. Zaten fesad, mana olarak karışıklık, kargaşalık, ortalığı birbirine düşürüp karıştırma, velhâsıl; kötülük, nifak, hile demektir.Fesad çıkarmak ise, ortalığı karıştıracak şekilde davranmak, birtakım vasıtaları, şartları kendi kötü niyeti istikametinde kullanarak ara bozmak, insanları birbirine düşürmektir. Peygamber efendimizin (asm) ifadesiyle, fesad: "Bozulmak, istikametten ayrılmak"1; "Fitne ve huzursuzluk çıkarmak (ifsad)"2 manasına gelmektedir. Bu öyle berbat bir şey ki: Bir köyde iki kişi fitne çıkarsa, muhtemeldir ki, bütün köyü ifsad eder, fesada uğratır. Ölçek olarak köyü seçtik. Hâlbuki bırakın köyü; kavimleri, milletleri, devletleri birbirine düşüren, husumete sebep olan, fesaddır. Dolayısıyla, "fesad" kelimesine bir terim olarak bakıp geçemeyiz. Bakınız, Ali Fuat Başgil bir başka bakış açısıyla, fesadı, "Her yerde ve her devirde istibdat, tutunup yaşamasının imkânını, tefekkür nurunu söndürüp insanları ifsad etmekle ve hayvanlaştırmakla bulmuştur"3 cümlesiyle yorumlamaktadır. Zaten dinî ve ahlâkî altyapısı zayıf olan bir kimse, dünya ile hemdem olur, dost olur. O da yetmez, şayet maksat bu ise, fesad ile vuku bulacak bir karışıklık, bir bozgundan yararlanmaya, iş çıkarmaya; -maddî manevî- menfaat temin etmeye çalışır. Tahribat alanı oldukça geniş olan fesad, "Bir şeyin önce düzgün, düzenli ve yararlı iken bu vasıflarını kaybederek değişmesi ve bozulması"4 olarak da ifade edilmektedir. Yıkmak kolay, yapmak zor! Ne düzenler bozuluyor dünyada, bir daha düzelememek