Yahya Oğuz: Bir Dönemin Önemli Bir Tanığı

Bazı isimler vardır ki göz önünde değildir. Bilerek de öne çıkmazlar. Yahya Oğuz Bey bir ara öne çıkan sonra da geriye çekilenlerden biri. Kendisiyle çok az görüştük. Yılmaz Bayat, Hasan Durmuş Bey ile evinde ziyaret etmek üzere randevulaştık. O dönemde merhum Erbakan Hoca ile ilgili bir çalışma yapılmak isteniyordu. Hocanın çevresinde bulunanlardan da bilgiler derliyorduk. Yarım kaldı bu çalışma. Ben Erbakan Hoca'nın, milletvekilliğinin ilk döneminde Meclis'te yaptığı konuşmaları, dipnotlarla hazırlamış, Kemalettin Bey'e teslim etmiştim. Daha sonra da MGV Yayınları için Tacettin Bey'e teslim etti. Dosya orada duruyor. Yahya Oğuz Bey'i Altunizade'deki evinde ziyaret etmek üzere, Yılmaz Bayat, Hasan Durmuş ve ben gidecektik. Yılmaz Bey'in bir işi çıktı gelemedi. Giderken de Hasan Durmuş Bey arabasıyla bir kaza da geçirdik. Sonra Yahya Oğuz Bey'in evine vardık. O zaman hatırımda kalan üç önemli anekdot kaldı. pushfn('ads'); Yahya Oğuz Bey, Sanayi Bakanlığı'nda müsteşar. Görev yapıyor. Bakanlığa bağlı fabrikalar sürekli zarar ile kapatıyor. MC Hükümeti sırasında. Karabük Demir Çelik Fabrikası da zarar edenlerden. "Başbakan Süleyman Demirel'in dönemi. Bürokratlardan birinin masasında bir evrakı adeta aşırdım, ona o zaman bizim için gerekli olan bir milyon TL'lik bir talepte bulundum, imzalattım ve çıkardım. Bu para ile fabrika için gerekli tahsisatı aldım. Fabrika tek vardiya ile beş bin kişi çalışıyordu. Üç vardiyaya çıkardık. Müthiş bir verim aldık. Fabrika kâra geçti." Bu önemli bir örnekti. Dönemin yapısını da anlatan bir veriydi bu. "Biz böyle harıl harıl çalışırken İstanbul'dan bir haber geldi. Mehmet Zahid Efendi, benim görevi bırakıp İstanbul'a gitmemi istemiş. Ben de haberin sahihliğini anlamak üzere atladım İstanbul'a geldim. Sabah namazı sırası, şadırvanda abdest alıyorum. Hoca Efendi ile henüz görüşmemiştim. İçeriden çıktı: 'Ne o Yahya bizi tahkike mi geldin' deyince üzerimden soğuk sular boca oldu. 'Estağfurullah' dedim, zaman geçirmeden Ankara'ya döndüm. İstifamı vermek istedim. Erbakan Hoca kabul etmek istemedi. 'Bizim sana ihtiyacımız var, önemli işler yapıyoruz, bizi bırakma' diye ısrar etti. Kendime göre gerekçeler sıraladım. Yorulduğumu, bunun büyük bir sorumluluk olduğunu, hesapta kitapta yanlışlıklar yapabileceğimi anlatmaya çalıştım. Hoca Efendi'nin beni çağırdığını söylemedim." Yahya Bey görevi bırakıyor İstanbul'a gelip Hoca Efendi'nin yanında uzun yıllar hizmet ediyor. Bu hizmeti sırasında yaşanan iki önemli bilgiyi de bize aktardı. pushfn('ads'); Hoca Efendi'nin orada elektrikçi Vahdettin Bey var. Müezzinlik de yapıyor. O dönemde iyi de bir arabası var, Mehmet Zahid Efendi bir yere gidecekse, atılıyor arabasına alıyor, gidilecek yere gidiyor. Mehmet Zahid Efendi de bundan rahatsız oluyor. "Yahya bunu buradan uzaklaştırın" diyor. Yahya Bey bir gün onu bir kenara çekiyor: "İstanbul hızla büyüyor gelişiyor. Gelişmekte olan bir yerde ben de sermaye koyayım, birlikte iş kuralım, sen de başında dur. Yıl sonunda bana düşen kârı verirsin" teklifinde bulunuyor. Vahdettin Bey kabul etmiyor. Bu durumu Hoca'ya aktarınca: "Neyse dokunmayın, en azından kim olduğunu biliyoruz. Onun yerine kimin geleceğini bilemeyiz." Bu olay da böyle kalıyor. Yılmaz Bayat Bey: "O zaman için iyi bir arabası olan ele avuca sımayan biriydi Vahdettin ağabey" diye bir bilgi verdi. Bir diğeri de; MSP'nin 1977 yılı kongre öncesi yaşanan çok daha önemli bir durumu var. "Dergâhın orada, dışarıda oyalanıyordum. Üç kişi