Yaşamak tefekkür demek

-Düşünmüyorsan yoksun!-Her şeye yeni-den bakıyor gibi bakamazsan; çok şeyi kaçırırsın. Ve ne çok şey gözlerimizin önünden kayıp giderken biz bitmez işlerin telâşesinde karanlıkta bir nokta gibi kayboluyoruz. Haydi; bak; şu bulutların keyfine; yeniden yeniye. Alnına değen rüzgârı gör! Okşa; aha şuracıktaki gökyüzünü! Şehrin çığlıklarını duyma! Şu martının kanatlarına takıl da git! Bir ümit diye seyret; şu kır çiçeklerini! Bütün horozlar vaktinde öter; öteyi beriyi boşver! Yok; vakitsiz öten horozun... Geeç! Onlar bir horoz dinlememiş. O efevâri, tane tane, dik dik "dikkatlendirilmiş" adımlarına bakamamış ki... Herkes bilmez horoza, salkım saçak ağaçlara, aya, yıldızlara, ayvaya... işte bu Sanatkâr'ı gösteren aynalara nasıl bakılır'ı! At gözlüğünü atanlara selam üstüne selamlar ola... Sen hiç dalında bir meyveyi okşadın mı bir tomurcuk gülü; hıı! Mustafa Yılmaz gibi: "Dalında çürümüş meyve hüznünü... Anlatmış denize bir bahar günü." mısralarındaki fısıltıya benzer şeyler dinledin mi çiçeklerden, meyvelerden, yaprakları telaşlandıran rüzgârlardan "Şükür..." dediğin... farkında olmak... Şükrün ellerinden öptün mü Bir bayram elbisesi gibi giyindin mi mevsimlerin rengini Heey, sen! El değmemiş otların o salınışlarına dalıp gittin mi hiç Dün dükkanının önündeki çiçeği okşadım yeni tanıştığım Can'ın da: "Biliyor musun" dedim. " Bu yapraklar bu topraktan..." Şaşırdı, durdu. Ne diyor bu adam, dedi ve evet, evet diye artarak devam eden şaşkınlık ve tebessümle başını salladı. Hiç bu bakışla bakıtılmamış ki saksıdaki çiçeğe bu can gibi Can Kardeş. Can'ın canına can geldi. Gözleri üstümde oradan ayrıldım. Can'a bir saksı -ne bir saksısı-