Yaşamak ölmek nedir!

-Hayat ve ölüm yakınlığına bir kapı aralığı-İçim sorular harmanı... Karman çorman değil... Değil amma karışık dünya sanki bir kıyamet provası yaşıyor. Sizin oralardan da öyle mi gözüküyor; yok, yok; öyle... Gel şu şeylere biraz bakalım; hâl nasıl, gidiş nereye İyi ki şu sorular dediğimiz perdeyi sıyırmalar, hayatı ve ölümü duyurmalar var. Yoksa karanlıklar içinde çekip gidecektik. Böyleyken bile baksana şu ölüm sessizliğine! Hep sorular bitince oluyor. Bahar bile soluyor sonbahar gelmeden! Haydi beraber şu sevinince yeryüzüne; üzülünce gökyüzüne bakalım. Bakalım bakışlarımız en çok nerelerde! Her nefes bize bir şey söylüyor; sen farkında mısın; sen ona bak! Şu fani dünyada kanun önünde herkes eşit mi; sen ona bak! Biri yiyor; milyonu bakıyor mu; sen ona bak! Hürriyete ihtiyacımız var mı; yok mu; sen ona bak! Kitaba yani kendimize uzak mıyız; yakın mıyız; sen ona bak! İnsana mı hürmet, rağbet; eşyaya, inşaata, paraya mı; sen ona bak! Bu tüketim, bu reklamlar, bu israf... bizi şan u şerefe mi; perişanlığa mı götürür; sen ona bak! Yunus: "Bunca varlık var iken; Gitmez gönül darlığı!" diyor. Gönlümüz geniş mi dar mı Alnımızı ak pak edecek bir işimiz var mı; sen ona bak! Ölüm var; emellerin uzayıp gidiyor. Çok havalısın; fiyakandan yanına varılmıyor. Elde var ne, hani Gün gün kayıpların mı artıyor; kârın mı Çok paran, çok diploman var. Bir yara sararken görmedim seni. Kendini tanıyor musun Yabancı mısın kendine Misafir olduğunu biliyor musun; sen ona bak! Zaman geçiyor, be! Her gün kaç ölüm haberi düşüyor önümüze de hiç bi' şey olmamış gibi, ölüm bizi teğet geçecek hattâ hiç uğramayacakmış gibi bir hâlimiz mi var; sen ona bak! Gerçekten aynalar eskiyor gün gün. Sararıp karardığımızı göre göre hayalîhakiki makyajlarımızın tutmadığını bile bile kendi kendimize yan çizdiğimizin farkında mıyız değil miyiz; sen ona bak! Bir gün bir dişimiz düşüyor; bir gün temmuzda bile üşüyoruz; bir gün başımızın yarısından fazlasının beyazlandığını görmüşüz; bir gün birdenbire ölmüşüz gibi senaryo