Sansürgün günleri (1)

Bugün yarın "kanun-u sansüriye-yi lâlüzumiye" çıkacak gibi. Görünecek herkesin sığlığı, derinliği de biz bu filmleri çok gördük abi! Hepsi geri (sarıp) tepti.Tevekkeli! Çıkıp çıkıp niye selâma duruptur; bu: "Yassak hemşehrim!"ler... Acip ve garip! Bu yasaklar ne zaman yasaklanacak! İşimizi kolay kılsınlar deyu yetki verdiğimiz vekiller, asillerin sesini kısmak, kesmek yolunda, kanun çıkarmak için, niçin telâşa düşerler ki! Yeteri kadar kanun, tüzük ve saire var zaten! Bu gayretkeşlik cemiyetin hangi yarasına merhem olacak! Annem! Hayattaydın ve ben çok gençtim... Rap raplar titrettiğinde yine bir sabah ülkeyi, ben İstanbul'da sen memleketteydin. Bir gün eve geldiğimde: "Oğlum, şu kitapları saklasak!" dediğini hatırlıyorum. Aynı dünya; değişmedi annem, aynı! Yine senin bana kızınca ve sorularım çoğalıp ne cevap vereceğini bilemeyince ve kendi Türkçence: "Susuncuk, hele!" derdin ya! Susmaz-susardım ben de! Ah annem, ah! Hortluyor, zortluyor biteviye Eylüller, Martlar, Nisanlar, Mayıslar, Temmuzlar... Allah var; hak yemeyelim; bakanlar kurulunun kapattığı Ayasofya; mahkeme kararıyla da olsa açıldı. Başörtüsü yönetmelikle de olsa serbest... Haa, Risaler... O da neşroldu; durduruldu niyeyse! Mesela bir km yol parasına... ühüüü... dünyaya yetecek kitap pırıl pırıl elimize gelir de... Şuâ'lara gelince durur, diyordum; durdu! Hepi topu birkaç bin baskı o da bildiğim kadarıyla. Sonra bazı camilerde gördüm; sonradan kaldırıldı. Anne, bu kitap, kalem korkusunu da anlamadım gitti. Risaleler yasak değil ama yasak gibi muamele görüyor. Fakat sıkı dur anne; Hilmi Uranların da başındaki adam iki sefer hem de; Said Nursi'den bahsetti. Hem de yasak konmak üzereyken mahkemeye gittiler; ummadığın taş yasakları yardı, geçti. Bu, konuşan, düşünen, yazanlardan ürküntü, korku; hayra alamet değil... Sosyal medya denilen