Oyun bittiğinde

Oyun nedir anneKoca âlem; alem alem oyuncak mı Bir koca yıl dört ayrı oyun bahçesi mi "Yaz Oyunu"na hoşgeldiniz, gibi mesela... Sırada ötekiler... Küçükken (oyuncak) arabalarımız bozulurdu. Bozulur kalırdı işte! Kimseler pek ciddiye almazdı. Sonra büyüdük; arabalarımız yine bozuldu. Yardım edelim mi abi, abla diyenler oluyordu. Ya çocuklar bozuk arabalarını kime götürsündü Halbuki çocukların arabaları nerelere, nerelere giderdi: Şu karşı ki tepeye... Yıldızlardan öteye... Gidilecek diyardı. Büyüklerin arabalarının gidip geleceği yerler belliydi! Oyun; çocuğun kendine, eve sığamayışıdır. Sokaklar sonsuzluklara açılan kapısıdır çocukların. Sokak; "sokulmak" zaten; kaçmak değil ki... Sokak evin en yakınıdır. İnsan kaçsa kaçsa yakın(ın)a kaçar. Sonradan yakınılan da olmuşsa "sokak çocuğu, sokak serserisi" gibi de sokağın suçu ne! Her sokak (oradaki) evlerin aynasıdır; evler de sokakların... Evler sokaklara; sokaklar evlere düşer. Çocukları sokaklar büyütür bir de. Hayatın rolleri sokaklarda paylaşılır. Kamera arkası mı desek, prova mı! Sokaklar yani bir yerde bu oyunlar taşır bizi bize, aydınlığa ya da karanlığa... Oyun merakın bir başka adıdır. Oy'un... oymak, çukur açmak... Oymalar yani bir ağacı bir mermeri şekillendirmeler bir oyundur. Eski annelerin işlediği oyalar, oy(a'lan)malar; "sokağa" çıkmak yani nefes almanın çeşitli isimleri değil mi! Hayatımızı da bir mermer bir ağaç sayalım; her ân yeni bir şekil için... Avazeyi bu âleme Davut gibi salalım ki yaptıklarımız kalıcı olursa bir alıcı da olur. Oy(un)umuzun veya hayatımızın adını koyalım; altını oymayalım. "Oy'un, huyun olsun senin, e mi!" deseler bu dua kabul olsa bir çocuk olarak gidersin bu dünyadan. Çocuk geldiğin dünyadan... Dünyayı bir oyuncakçı dükkânı olarak görenlerin de çocukluğu bitmeyecek. Büyümemişliği yani... Heva ve heves denilen olur olmaz arzular da çocuklara yakışır. Ya çocukluğu bitenler gördüğüne el