Önce Türkçe

Konuşmuyoruz; bağırıp çağırıyoruz; bu yol, yol değil...Yaşım gereği bunların hepsini yaşadım. Zorlu dönemlerde okudum. Artık inceliriz sandım. Yok! Sonuç: Yerimizde sayıyoruz. Cenap Şehabeddin Tiryaki Sözleri'nde: "Yerinde sayanlar; yürüyenlerden daha çok gürültü çıkarır." diyor. Bana sorarsanız bundan böyle; birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci köprüler tamam. Gönüllerden gönüllere köprü istiyorum. Bizim birinci derdimiz köprü, havaalanı, tünel değil... Muhabbet, kardeşlik, şefkat, kavgasızlık... Bu kavgalar, kabalıklar bitsin artık. Savaşta bile üslûbunu bozmayanların torunları! Lütfen sakin olun. Elde avuçta yok zaten. Eğitim en gerilerde... Kitap okunmuyor. Ağzı olan bağırmasın. Yunuslar şiir söylesin. Karacaoğlanlar saza vursun. Nasreddin Hocalar işi espriye bağlasın. Hürriyet âşığı Namık Kemaller ateşîn nutuklar atsın. Cem Karacalar bir gün uyanıp: "Allah yâr," desin beni de ağlatsın. Mevlânâlar sevgiye çağırsın. Ve Bediüzzaman... Siyasetten, paradan, makamdan uzak mı uzak... Ölümle burun buruna geliyor; hürriyetini zincire vurdurmuyor. Kalemi, kitabı, çayı... Savaş meydanları, dağlar, hapisler... İşi gücü kitaplarını bir ân önce insanlığa emanet edip gitmekti. Öyle de oldu. Yılmadı. Korkmadı. Korkutmadı. Aldanmadı. Aldatmadı. Kitaplarının birkaçını Diyanet de neşretti, fakat henüz hutbelere, kütüphanelere yansımadı. Onun İktisat Risalesi ekonominin ilâcı... Hastalıkların ilâcı Hastalar Risalesi'nde... Halk Partisi Genel Sekreteri Hilmi Uran'a da mektup yazıyor. Niye Bu kavgalar bitsin diye. Said Nursî hilesiz bir adam... Net, mert, cömert, cesur bir suret... Her şeyi konuşalım da üslûbumuzun kimliğimiz olduğunu unutmayalım. Parolayı soruyorsun: "Önce Türkçe..." İyi pişmeli kelimelerimiz. Vurgusu, durgusu, sorgusu... Kelime dağıtmalı hocalar... Analar, babalar, dükkânlar... Harçlık niyetine çocuklara... Ve maaş diye büyüklere... Kelimeler dağıtılmalı bol bol... Unutulan, tozlanan kelimeler... Ortaya karışık "heyecanlı" mevzular ekranlarda gırla gidiyor. Yalnız ufak bir eksiklik var: Ortada Türkçe pek yok. Dilin inceliklerini bilen konuşmacı azın azı... Bu arada nezaket, muhabbet, hürmet, liyakat, hakikat, adalet, hürriyet, sanat, medeniyet sözlüklerden hayata ne zaman karışır; karışır mı bu tipide, siste; bilmem. Nakış nakış bir dilimiz vardı. İçinden Yunusların, Karac'oğlanların çıktığı... Dilimize haset ettik; nazar değdi; perişan olduk. Ne yapsın dilsiz insan Muallimin konuşamayanları "öğretmen" olunca; talebelerin ilme talip olmayanları da "öğrenci" oldu! Şimdi birinci işimiz dilimizin dilini yeniden anlamak... Dilin olmayınca