Dünya muhabbete aç

Karşınızdaki delirdiğinde, ortalığı kırıp döktüğünde sen de delirirsen; ortaya yaşanmaz bir ortalık kalır. Aman ha!Öfkeyle kalkan; oturacak yer bulamaz. Altüst akıllar kimlerse; her şeyi birbirine katıp karıştırmak istiyor. 12 Eylül 1980'lerde bunu yapmak istediler; olmadı. Daha dün yetmiş iki buçuk ırkı barındıran da bizdik. Ne tarih okuduğumuz var ne coğrafya! Bağırıp çağırarak sloganlarla iş hallolsa iyi de... öyle olmuyor. İlk emir: İkra! Taa harçlığımdan kitaplara yatırdığım paranın hesabı yok; okudukça cahil olduğumu anlamışım; eee hemen işler düzelsin istiyoruz. Öyle yok! Birisinin hatası yüzünden ötekini cezalandırmak yok. Yaptığımız iş, Kitab'a uyacak; yoksa birileri işi kitabına uydurup bizlere "eyvah" dedirtmek istiyor. Aklımızı, kalbimizi yoklayalım; yerindeler mi! En son okuduğumuz bir paragraf, bir satır ne; ordan bir cümle buraya yazın bakalım. En son nasıl bir güzel iş yaptık; onu da yazın. Kuşlar için pencere önüne yem döktüm de diyebilirsiniz. Reklâmlardan öteden beri çekinirdim. Niye bu kadar ısrar Daha çok kazanmak için... Bütün bir milletin parasını kasana koysan ne olacak! Zaten cimrisin. Bunun istisnası da o kadar az ki! Ne aldatan zamanlara düştük! Dünya paradan ibaret değildi bu kadar. Ne oldu birdenbire! Kaç milyar insan aç ve susuz! Paragöz, dünya canlısı adamları gördükçe yaşama sevincim sendeliyor. Bu yanlışla dünya dönebilemez gibime geliyor. Hayaller Hakikate Karşı... Yakında sinemalarda... Göz boyamacıları, cebimizi akşamdan sabaha boşaltanları anlatan bir film afı olur diye düşündürdü. Çok apolitik olduk. Hürriyeti sevemedik bi' türlü. Onların işi meşveret idi. İstibdatı çok sevdik, çok. Ceplerimiz kevgir... Akıllarımız ağa ceplerinde... Halsiz, dilsiz kalmışız ne gam! Yaşasın hissiyat! Ah, zalim propaganda! Ah, cerbeze! Ah, mübalâğa denilen ihtilâl! İhtimal bize fukaralık kaldı. Yanılıyor muyum; cahillik revaçta gibi... Şu var ki duymayı bilene kâinat bir beste, görmeyi bilene her ân değiştirilen bir resim, tablo, fotoğraf... Yere batsın cehalet! Dünya teknolojiye, uzağauzaya gitmeye, yola, köprüye, trene, uçağa, betona, paraya, kavgaya, savaşa, güç gösterilerine, diplomaya, afralara tafralara doydu. Dünya muhabbete, tebessüme, şefkata, yardımlaşmaya aç! İlme; âlim doymaz, cahil acıkmaz. Başka yol yok mu; İlle de çıkmaz sokaklar... Oku, diyen sonsuz tebessüm... Kılıçlar kınında uyusun. Acılar üst üste geliyor. Günler bir bir kararıyor. Yakasını tutmuşuz hayatın; Cehaletin ağzı kurusun. Her ân aralanıyor perdeler. Açıldıkça açılan perdeler... HAYAT BESTESİ Tenhalık kalabalığında Kaldım; Konuşamıyorum. Bir sessizlik var ki... Doldurmuş her yanımı. Kulaklarım, gözlerim Lebalep... Her taraf susmak dolu... Bir beste ki sor-ma! Aman, sakın konuşma! Sus, duy; ıskalama! Bu karşındaki hayat... Oyalan... Maaa! Diyorum ki: "Göstermelik işler, görüşmeler, programlar bitse..." insanlık nefes alır. Gösteriş için nice vakitler, nakitler heba oluyor. Olan, kime oluyor; demeye gerek var mı! İyi dinle! Tiyatroda rol vermek istiyoruz, sana. Kendi rolünü mü; başkasınınkini mi iyi oynarsın Kendimin... dersen... sen kimsin Yok... başkasının... ise... okim Aklım bir şeye