Demokrasi yürüyüşü

Demirel'e öğrencilerin yürüdüğü söylenince: "Yollar yürümekle aşınmaz." gibi bir aforizma ile hürriyete kelepçe vurmayın, der.Aradan yarım asır geçmiş... nerden nereye geldik! Yürümeyegör; hişşt! Hürriyet aşınırsa; kimse gökyüzüne bakamaz; herkes aşağı bakar. ÜSLÛP DENİLEN ELBİSE Bu memleket, bizim mi; bizim... Sevginin terazisi olur mu; olmaz. O zaman şuna bakacağız: Bu toprakların insanı için ortaya ne koydun Arabalarımız yabancı. Tonlarca yabancı sigara tüketimi ne demek! Hoş ben yerlisine de karşıyım... Çok oldu bırakalı; sen de bırak. Yediklerimizin çoğu dışarıdan gelir oldu. Olanı da yok pahasına satıyoruz. Topraklarımız var; tarım ve hayvancılık bitik... Ballar bal gibi değil; şeker gibi... Denizler kenarındayız; sofralarımız balık fakiri... Futbolcu bile ithal... Ne olacak Gayet basit... Devlet ve millet birbirine yalan söylemeyecek... Hükûmetler bu ikisi arasında köprü olacak. Biz kırk kişiyiz; birbirimizi tanırız. Ülkemin insanı, ülkesini seviyor. Yardımsever... Sevecen... Kimse kimsenin düşüncesine pek karışmıyor. Ülkemi tanıyorum. Herkes bu sıkıntılı günlerin bitmesini istiyor. Halkımız sertlikten yana değil... Depremde birbirimizin yardımına nasıl da koştuyduk! Bizim bir yanımız hikmetli ve lirik Yunus; bir tarafımız filozofik Nasreddin Hoca... Halkın önüne çıkanlar, üslûp denilen elbiseyi tirilinden, yumuşağından, alttan alanından, tebessümlüsünden, nezaketlisinden giyinmeli... İdareye gelenler hizmetçi olduğunu bilmeli; değilse çizgili pijamasıyla gümüş gümüş evinde, bahçesinde, işte öyle kenarda durmalı... İKİ ELİN BESTESİ İnsanlığın para etmediği yerde; cehalet, fukaralık, kavga meydan