"Kimin himmeti milleti ise..."

Bir kardeşimiz, "Kimin himmeti milleti ise o tek başına bir millettir" ne demektir, diye soruyor. Kim, kendisi, nefsi için değil milleti için gayret eder, fedakârlıkta bulunursa o tek başına bir millettir."Himmeti millet olanların, tek başına bir millet" olduklarını gösteren muhteşem örneklerin zirvesindeki Peygamber Efendimiz (asm). Tek başına, yetim idi. Ama, İslâmiyeti dünyaya ilân etti. Yakın tarihte Bediüzzaman, tek başına kimsenin burnunu kanatmadan Deccalizm Süfyanizm belâsından yağdan kıl çeker gibi kurtardı! Kimseden bedava yiyecek kabul etmezdi. Kabul ettiğinde ise mutlaka parasını verirdi. Biriktirdiği maaşla kitaplarını bastırıp, ikisinin dışındakini meccânen dağıtırdı. En zor, en ağır şartlarda bile Asr-ı Saadet İslâmını, Sünnet-i Seniyye'yi bizzat yaşayarak günümüz insanına fiilen rehber olmuştur. O Resulullah'a (asm) ittiba etmişti. İstiklâl Savaşı zaferinden sonra, hizmetlerine mukabil M. Kemal onu ısrarla Ankara'ya dâvet ederek, "Köşk, milletvekilliği, genel vaizlik, 300 lira (bugün büyük bir meblâğ)" vaad eder; hepsini elinin tersiyle iter... "Ben, cemiyetin îmânını kurtarmak yolunda dünyamı da fedâ ettim, âhiretimi de. Seksen küsûr senelik bütün hayatımda dünya zevki nâmına birşey bilmiyorum... Ben, cemiyetin îman selâmeti yolunda âhiretimi de fedâ ettim. Gözümde ne Cennet sevdâsı var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmi beş milyon Türk cemiyetinin îmânı nâmına bir Said değil, bin Said fedâ olsun. Kur'ân'ımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa, Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmânını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde