İfsat komiteleri "tevbekâr" mı oldu

Hürriyetçi siyaset yapmak uzun soluklu bir yürüyüştür. Ne var ki, kimileri insani zaaflarla ma'lül ve yorulurlar! Otomobili iyi kullanan bir şoför gibi, siyasetin çetrefilli yollarında kaza yapabilir; toslayabilir veya ona toslarlar!İşleri namaz, niyaz, hizmet olan "Kur'ân-ı Hakimin tilmiz ve hâdimlerini" bile insi ve cinni şeytanlar aldatabilirken, "menfaat üzerine dönen siyasette" dahi "hubb-u câh (makam, mevki, şöhret), havfkorku damarı, tama (mala karşı açgözlük), asabiyetmilliyetçilik, enaniyet (benlik, egoizm) ve dünyanın cazibedar şeyleri"yle aldatmaz mı (bknz. Mektûbât, 401-414.) Bu zaman diliminde, Üstadımızın tabiriyle, "Hatta bazı genç talebelere, hevesatlarını tahrik için, bazı genç kızları musallat ediyorlar. Hatta Risale-i Nur erkanlarına karşı da..." (Emirdağ Lahikası, 109.) diyerek ikaz etmez mi Özellikle günümüzde, "Herbir zamanın insî bir şeytanı vardır. Şimdi beşerde insan suretinde şeytanın vekili olan ruh-u gaddar, fitnekârane siyasetiyle cihanın her tarafına kundak sokan... âlem-i İslâmı ifsad için insanlarda ve insan cemaatlerindeki habis menbaları ve tabiatlarındaki muzır madenleri, fiilî propaganda ile işlettiriyor, zayıf damarları buluyor." (ESDE, Hutuvat-ı Sitte, s. 449.) İfsat komiteleri "ıslah-ı hal" edip "tevbekar" olmadılar! Tüm teknolojik güçleriyle de ifsada devam ediyorlar! Bu durumda ne yapmalı "Herkesi mihenge vurmalı, delil ve akıbete" bakmalı. (bknz., Münazarat, s. 49.) Mesela, fert ile cemaat, şahs-ı manevilerin "delil ve akıbetine" göz atarsak