İmamoğlu aday olmalı mı

İmamoğlu'nun Karadeniz gezisi etrafındaki gelişmeler, ülkede toplum-siyaset ilişkilerinin maruz kaldığı tahribatın yeni bir göstergesi oldu.Her şeyden önce gezinin tali unsurlarına yönelen asli siyasi anlamını arka planda bırakan, sonuç belirleyici bir nefret rüzgarı esti. Bir siyasetçinin gezisine katılan gazetecilerin, bu siyasetçiyi değerlendirme kriteri haline gelmesi söz konusu tahribatın açık bir işaretidir. Yaşanan ölçüsüz, fanatik tribün ruh halini andıran öfke ve tepki seli, tabi olduğumuz cemaatler düzeni ve zaman zaman kabaran cemaat siyasetinin bu tahribattaki yerini gösteriyor.Yine de asıl mesele burada değil. Asıl mesele, bu gezinin, korkuların ürettiği, imaj-güç siyasetinin boşluğunu, bu çerçevede toplum-siyaset ilişkilerindeki sefil noktayı ortaya koymasındaİmamoğlu, gazeteci grubu seçimiyle ve eleştirileri karşılama biçimiyle bir itibar tartışmasıyla karşı karşıya kaldı. Kendisine atfedilen anlam ile davranışı arasında algı düzeyinde bir anda bir mesafe oluştu. Ancak çelişki o ki, burada sorun, tam olarak, İmamoğlu'yla ilgili değil. Daha çok hayali imajlarla, kurgularla, bir kişiye uzaktan atfedilen anlam, bu anlamın verilme süreciyle, velhasıl anlamı verenlerle ilgili.İmamoğlu, 2019 çifte seçim başarısı, seçmen ittifakı üreten tarzı, kürsü performansı, kimi belediye politikaları ve bazı polemiklerdeki çıkışları dışında kamuoyunun, hatta onu destekleyen kesimin tanımadığı, bilmediği, sınamadığı bir siyasetçi. Doğal olarak, bu koşullarda, öne çıkan şahsı, şahsının çağrıştırdıkları. Nitekim kurumları, kurumsallığı, kolektif aklı temsil ettiğine, somut ulusal bir siyaset projesine sahip olduğuna dair hiçbir somut veri yok.O zaman, İmamoğlu'yla ilgili son hayal kırıklığı neye oranla bir hayal kırıklığıdır. Ona dair imajla ilgili bir hayal kırıklığıdır. İmajı üretenlerin, ürettikleri bir imajla ilişkilerinde yaşadıkları bir hayal kırıklığıdır.Bu hayali imaj neden ürüyorGörünen iki neden var.İlki, Erdoğan'ı bir fikrin değil, ancak güçlü bir kişinin yenebileceği, bu güçlü kişini de İmamoğlu olduğu muhalif kanaattir.İkincisi, bu "kişi"nin siyaseten Erdoğan'ın karşısına çıktığı için, "kötü" karşısında "iyi"yi, veya Erdoğan'ın her konudaki zıddını temsil ettiğinin düşüncesidir.Bu iki neden, siyasete verilen anlam çerçevesinde ülkede toplum-siyaset ilişkilerinin geldiği "düşkün" noktayı gösterir.Neden böyleToplumun şahsi siyasete, şahıs-siyaset ilişkisine, kült fikrine yatkınlığından söz edilebilir belki. Ama bu, tek başına belirleyici değildir.