Yarım Elma Gönül Alma

İstanbul'da yaşamayı insana Allah'ın bir mükafatı olarak görüyorum. Üç imparatorluk halen nefes alıp vermekte. Osmanlı sedaları ağırlıkta. Cumhuriyet'in rengini de üzerinde taşıyor.Münir Nurettin'in Aziz İstanbul nağmesi minarelerden ilk günkü gibi şehri vecde çağırıyor.Sadettin Ökten- Kemal Sayar'ın hazırladıkları "Gönül Sadası'ndan Akisler- 3" "ALEME BİR YAR İÇİN AH ETMEYE GELDİK" eserini alıp bir günde bitireyim diye sabah erkenden evden çıktım. Saadettin Ökten Hoca eserde, yaşadığımız şehri, doğayı, toprağı, suyu seyir ile insan ruhunu dinlendirmeli, beslemeli uyarısını sık sık yapıyor ve ekliyor "Alemin sahibi ne yapacağını bilir yeter ki biz onu seyredelim."Üsküdar'ın yolunu tutuyorum. Sahile vardığımda hava pek bana mısın demiyor. Gece zamana hakim. Günün, güneşin henüz esamesi okunmuyor.Gök buluttan pamuk şekeri. Göğün altı İstanbul mahşeri. Günün geç ağarması, işinin yolunu tutan insanlar, arabalar, vapurla, kornalar, yerin altında metro homurtuları.Metro durağının karaltısına girip çıkan insan selini karanlık yutuyor gibi. Metro ile kıtalararası yolculuk beş dakika. Hız ve haz çağı diyor buna Kemal Sayar. Ekmek aslanın ağzından çağın hızına ayak uyduranın eline geçti. Zamanın hızına yetişen ekmekten nasiplenir, gerisi yoksulluk sınırına.En çok kazanan iş adamlarımız da zamanın hızına ayak uydurmak için teyyare ile işinin yolunu tutuyor. İş insanı çirkinliği aldı başını gitti. Dil kirliliğine cinsiyet üzerinden bir siyah fırça daha vuruluyor. Adam olmadan insan olunmuyor, insanlık evine adam olanlar girer.Sabahın etken saatine kış gelip saklanmış. Soğuk tenimi yokladıkça ben yaka paçayı ilikleyip fermuarları boğaza kadar çekiyorum. Bir çay ocağında oturup çay içmeden şehri dolaşmak, ara sokaklarda esnafın kepenk açışına şahit olmak, rızık kapılarının siftahını görmek. Akşamdan beri aç biilaç kalmış sokakların yedi yirmi dört sahipliğini yapan martı karga kedi köpeklerin esnaf tarafından beslenmesindeki zamanı yakalamak. Hayvan hangi kapıda duracağını bilir. Merhametin hangi kalpte yuva kurup kendisine rızık vereceğini bilir ve o kapıda bekler. Üsküdar kaç asır üzerinden geçse yine de Üsküdar kalkacaktır.Tıpkı Sezai Bey'in "Köşe" şiirinde Leyla İçin söylediği gibiLeylayı götürüp Londra'nın ortasına bıraksamBir bülbül gibi yaşayışını değiştirmez çocukturLeyla diyorsam kesik yanaklarıyla LeylaÜç köşeli dünyasıylaOkuyla yayıyla yaylasıyla acımasıylaLeyla diyorsam şu bizim gerçek LeylaBu arada çağın bilge insanlarından olup yakın dönemde dünya değiştiren Ahmed Yüksel Özemre'nin "ÜSKÜDAR'DA BIR ATTAR DÜKKANI" eseri okunmadan Üsküdar sevilmez.Deniz, sokak, cadde, cami, çarşı derken bir çay ocağının yolunu tutuyorum.Üsküdar çay ocakları İçin bulunmaz bir mekan.Sedirli bir çay ocağına kuruldum.Çay çay tezgahının arkasında. Peştemalıyla bir fotoğraf gibi duruyor.TV'de Avrupa kupası maçları. Kiminin gözleri telefon ekranında, kiminin maçta, kiminin bedeni burda aklı başka yerdeGündem doların sönmeyen ateşi, zamlar, ne olacak bu memleketin hali. Ocağın karşısında kaldırım işçileri ve ınların yüksek sesli kahkahaları. Yoksulluk kahkahaya engel değil.Derken şapkalı yetmiş'i geçkin bir adam sağımdaki sedire kuruluyor.Yanında getirdiği peyniri, kavurmayı, zeytini, ekmeği sehpaya diziyor. Cevat salla çayları, yüksek