Sol edebiyatın suskunluğu

Milletlerin bir kısmının iki türlü vatan coğrafyası var; biri reel olarak yaşadıkları vatan coğrafyası, diğeri ise ütopik vatan ya da kök-vatan İkincisi dini inançla, ulusal mitlerle, ideolojiyle ilgili. Meselâ Yahudilerin 'Arz-ı mevud'u, Tanrı'nın kendilerine bir coğrafyayı vaat ettiği inancından kaynaklanıyor. Yunanlıların ulusal bir Helen İmparatorluğu ideali var. Milliyetçi Türklerin rüyası 'Turan coğrafyası. Meselâ Ziya Gökalp bu vatan idealini "Turan" manzumesinde;

"Vatan ne Türkiye'dir Türklere ne Türkistan

Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan"

dizelerinde dile getirir. Onda vatan, tüm Türklerin yaşadığı coğrafyayı kapsamaktadır, ulusal bir karakter taşır, dinî değil!.. "İstiklâl Marşı"nın şairi ise "İttihad-ı İslâm" düşüncesine paralel olarak -ve dinî inançlarından hareketle- tüm Müslümanların yaşadığı coğrafyayı "mülk-i İslâm" olarak görür. Onunki din eksenli bir vatan-millet anlayışıdır. Bu anlayış Ziya Paşa'nın şiirinde şöyle ifade ediliyor:

"Diyâr-ı küfrü gezdim beldeler kâşâneler gördüm

Dolaştım mülk-i İslâm'ı bütün virâneler gördüm"

Bütün Müslümanların yaşadığı coğrafya, Osmanlı şairine göre 'mülk-i İslâm'dır

Bu, son din eksenli anlayış, şiirde Sezai Karakoç'la devam etti. Onun şiirleri okunduğunda İstanbul merkez olmak üzere, Mekke, Medine, Mısır, Kahire, Şam, Bağdat, Kudüs, Irak, Beyrut, Azerbaycan, Afganistan Kısaca tüm İslâm coğrafyası âdeta tek bir 'vatan' gibi telakki edilir. Zaten Karakoç, 'Misak-ı millî' sınırlarının yapay ve vatanın sadece bir parçası olduğu kanaatindedir. Ondan sonra Âkif İnan, Cahit Zarifoğlu, Nuri Pakdil, Arif Ay gibi Diriliş, Mavera, Edebiyat dergisinde kümelenen, poetikalarına dini eksen alan kimi şairler, Türk şiirinin coğrafyasını tüm İslâm coğrafyasını kapsayacak şekilde genişlettiler. Bunda herhâlde Cezayir ve Tunus'un Fransızlara karşı verdiği bağımsızlık savaşının, Afganistan-Rus Savaşı'nın, arkasından İsrail-Arap Savaşı'nın ve Kudüs'ün işgal edilmesinin, peşinden Filistin direnişinin başlamasının, sonra Amerika'nın Irak'a saldırmasının büyük rolü de vardır. Nitekim 1950'lerin sonlarında meselâ Pazar Postası'nda başta Sezai Karakoç olmak üzere Ülkü Tamer, Kemal Özer, Alim Atay, Seyfettin Başçıllar, Tevfik Akdağ, Orhan Sungur, Tunus, Cezayir ve Afrika için şiirler yazmış. Karakoç'un "Ötesini Söylemeyeceğim" ve "Kutsal At" bu temayı işleyen şiirlerinden. Şair "Kutsal At"ta Cezayir'lilerin Fransızlara karşı direnişini şöyle anlatıyor:

"Ölüler evlerden

Çıkmaz girer

Gençlik açlık masalı

Kadınlar Cezayirde

Fransa anlamıyor