Esendal, amudî medeniyet, ufkî medeniyet

Tanpınar, gerek günlüklerinde, gerekse mektuplarında Türkiye'nin ilerlemesi için mutlaka sanayileşmesi gerektiğini ileri sürer. Meselâ der ki, "Türkiye ne pahasına olursa olsun sanayileşmeye mecburdur." (Tanpınar'la Başbaşa, Dergah Yay., 2008, s. 259). Doğru! Osmanlının en büyük eksiği teknoloji ve o teknolojiyi üreten bilimdi. Namık Kemal'den Âkif'e kadar tüm Osmanlı aydınları, o 'bilim ve teknoloji'ye muhtaç olduğumuzu dile getirdi.Teknolojiye karşı değilim, hayatı kolaylaştırdığı muhakkak! Ancak teknolojinin insan tabiatı da dahil, tabiatı yok ettiği, insanı tabiattan; hatta insandan kopardığı da bir gerçek. Nitekim Sezai Karakoç bir şiirinde bunu;"Toprağı fazla terk ediyoruz artıkTrenlerle, otobüslerle, otomobillerleYerden ayağını kesmiş uçaklar ve helikopterlerle."mısralarında ifade eder. Buna kısaca insanın topraktan uzaklaşması, giderek dar bir dünyaya, hatta bilgisayarın sanal dünyasına kapanma da denebilir. Kanaatimce tabiat ve özellikle toprak, insanın hayatla ve özellikle Tanrı ile bağ kurduğu en önemli vasıtadır, dolayısıyla hem fizik hem de metafizik açıdan önemli. Topraktan uzaklaştıkça -kopmak imkânsız- hem fizikî hem de metafizik hakikati unutuyoruz. Salt teknolojiye ve teknoloji üreten 'bilim'e odaklı bir ilerlemenin insanlığı getirdiği nokta bu!.. Aldanış! Oysa istesek de istemesek de daima toprakla temas hâlindeyiz! Üstelik teknoloji de topraktan doğdu, ama annesini unuttu. Yapay zekâ da tabiî zekânın ürünü değil mi..Bu değil tartışacağım mesele! Memduh Şevket Esendal'dı. İlginç adam. Bir dönem İttihatçı. İktidar çatışmalarının karanlık dehlizlerinde bir süre, belki de gayr-i ihtiyarî- dolaşmış. Ama bir 'toprak adamı' olmasından mı nedir, -toprak adamları hep toprakla uğraştıklarından olsa gerek fânilik duygusuna bağlıdırlar, neticede hükm-i kazanın, buna sembolik olarak toprak diyelim, tahakkuk edeceğini bilirler, bu sebeple büyük ihtirasları yoktur- gerek İttihat ve Terakki, gerek Atatürk, gerekse İnönü döneminde politik görevlerde bulunmasına rağmen toprağa bağlı mizacını korumuş. Aslında o mizacı edebî eserlerinde daha açık görebiliyoruz. Hikâyelerinde ihtiras, büyük çatışmalar ve büyük iddialar yok, hayat ve insan toprakla iç içe...Benim bu bağlamda asıl dikkatimi çeken, çağdaşları sanayileşmeye odaklı bir ilerleme fikrine sahipken Esendal'ın 'toprağa bağlı medeniyet'e sadık kalması, salt teknolojiyi hedefleyen ve toprağı öteleyen bir medeniyet anlayışına karşı çıkması.