Hani Erdoğan da tek adamcılık ve emanetçiliğe karşıydı!

Davutoğlu ile Babacan'ın, Erdoğan'ın takdirine ihanet ve liyakatsizlik suçlamasına nasıl tepki verdiğini okumuşsunuzdur.Babacan, layık değilken lütufla ekonominin başına getirildiyse, keramet Erdoğan'ın kendisindeyse kaç bakan değiştirdiği halde neden şimdi sorunları çözemediğini sordu.Davutoğlu ise "Erdoğan'ın kendi şahsına körüne körüne sadakat" beklentisini şiddetle reddetti.Aslında çok değil 8 sene önce bunları, Erdoğan'ın kendisi daha ateşli, daha hararetle savunuyordu.Cumhurbaşkanı seçilmişti. Genel Başkanlığı, Davutoğlu'na devredecekti. AK Parti kongresi toplanmıştı. Erdoğan, 'niye başkası değil de Davutoğlu' sorusuna, tarihi bir cevap vermişti. (adsbygoogle window.adsbygoogle || ).push({}); Hazmını kolaylaştırmak için parça parça hatırlatayım.Bir: "Şunu açıkça ifade ediyorum, altını çizerek ifade ediyorum; birçok gazeteler yazıyor, çiziyor. Bu bizim değerlerimizde yok, bizim kültürümüzde yok. Sayın Davutoğlu bir emanetçi değildir. Bunun böyle bilinmesini istiyorum."İki: "Şunu unutmayın gençler, 'ben yoksam dava da yok" diyenler, daha en baştan kaybetmiş olanlardır. Gençler, şunu unutmayın, 'ben olmazsam dava ilerleyemez' diyen, davanın ruhunu, özünü anlayamamıştır. 'Bu dava ancak benim ismimle ayakta kalabilir, ancak benim ismimle şereflenebilir' diyen, kibir tuzağına düşmüştür. İstişareyi, danışmayı, ortak aklı dışlayan, ortak kararları, şahsi beklentileriyle uyuşmadığı için beğenmeyen bu kutlu davaya haksızlık etmiştir. Zira bu dava hiçbir zaman koltuk davası olmamıştır."Üç: "Unutmayın, bu dava hiçbir zaman, tarihin hiçbir döneminde, makam davası, rütbe davası, paye davası olmamıştır. Bu dava şahsi hırsları, kibri, fitneyi ve nifakı, kıskançlığı, çelme takmayı, başkasının kuyusunu kazmayı her zaman dışlamış, her zaman dairesinin dışına atmış bir davadır."Davutoğlu'nun parti içinde kuyusu kazılmadan, şahsi hırslarla Babacan ve başka birçok ismin ayağı kaydırılmadan önceydi.O zamanlar bağlılık da ihanet de ancak davaya, ilkelere olabilirdi.Erdoğan, Davutoğlu'nun üstleneceği vazifeleri hakkıyla yerine getireceğinden en küçük bir şüphe duymadığını söylüyordu.Davutoğlu ismini tek başına belirlemediğini de ekliyordu. Çok uzun istişarelerin ardından hep birlikte belirlenmişti.Erdoğan, istişarelerde çok sayıda isim öne çıkarken neden Davutoğlu'nda karar kılındığını şöyle bildiriyordu:"Paralel yapıyla mücadele kararlılığı, Türkiye ve dünya meselelerine vukufiyet, tecrübe, liyakat, Davutoğlu ismini burada sizlere takdim etmemizi gerektiriyordu."Aynı konuşmada, AK Parti'nin "bir tek adam partisi olmadığını ve olmayacağını" en gür sesle bizzat Erdoğan haykırıyordu.2 yıl sonra Davutoğlu'nu devirdikleri kongreyi topladılar. Bekir Bozdağ, AK Parti'yi "Tayyip'in partisi" ilan etti. "Ustaların ustası" Erdoğan için, davanın "tek neferi" dedi.İşler, işte böyle değişti. AK Parti, bir kişi partisi oldu. Sadakat de partiden şahsa döndü. Ve hiçbir şey, bir daha eskisi gibi olmadı.Soru şu; Erdoğan da tek adamcılık ve emanetçilik istemiyor, inanarak söylüyorduysa buraya nasıl gelindi-------'REİSTEN ÇOK REİSÇİLİK' DEĞİLMİŞ SORUN"Kapımdaki kolpacı tahsilatçılara" başlığıyla, 6 Mayıs 2017'de Hürriyet'te yazmıştım.28 Şubat vesayet