İRFAN-TİNO

"Ben Avrupalıyım. Dünyanın dört bir yanında 3 bin yıldır yaptıklarımız için, ahlak dersi vermeden önce, 3 bin yıl özür dilemeliyiz. Eğer Avrupa, bu insanların kaderini gerçekten önemsiyorsa, bu işçilerin bir kısmının çalışmak üzere Avrupa'ya gelebilmesi için yasal yollar oluşturabilir. Onlara biraz gelecek ve umut verebilirler." Bu sözlerin sahibi, Fifa Başkanı Giovanni İnfantino, Katar'da düzenlenen 2022 Dünya Kupasının Katar'a verilmesine karşın, yıllardır süren tartışmalara tuz biber ekti Avrupalıların yaralarına, deyim yerindeyse. Dünya kupasının Müslüman bir ülkeye verilmesi, her Müslüman vatandaş gibi beni de mutlu etti. Şu an yaratılan tartışmalara ve iddaa edilen rüşvet konularına girmeyeceğim. (Bu konuyla ilgili Netflix'te baştan sona tüm ayrıntıları anlatan "Fifa'nın İç Yüzü'' isimli belgesele göz atabilirsiniz) Sanki, Katar'dan önce dünya kamuoyunu ilgilendiren konular etik anlayışla ele alındı da şu an Hristiyan'ı, Müslüman'ı, Budist'i işin etik durumunu sorguluyor. Benim fikrimi sorarsanız, futbolu daha içselleştirmiş, belli başarıları ve kitleleri olan bir Müslüman ülkeye verilebilirdi. Mesela, Türkiye olarak böyle bir ev sahipliğini layığıyla yapabileceğimizden ve çok da güzel olacağından zerre şüphem yok, hatta sadece Türkiye değil Türkiye-Azerbaycan ortaklığında bir Dünya Kupası veya Avrupa Şampiyonası'nı hayal dahi edemiyorum. (Allah, o günleri görmeyi de nasip eder inşAllah ) Benim asıl dikkatimi çeken ise, İnfantino Bey'in yazının başındaki söylemleri oldu. Gelen ırkçı eleştiriler, haddi öylesine aşmaya başlamıştı ki, Hristiyan dünyanın bir kurumunun temsilcisi olan Başkan İnfantino, kendi vatandaşı olduğu Avrupa topluluğuna, bugüne kadar kimseden duyulmayan -aklı başında Avrupalıları tenzih ediyorum- sözler söyledi. Avrupalı dostlarımızın bazı konulardaki iki yüzlülüğü, artık herkes tarafından kabul edilmiş bir gerçek maalesef. Müslüman dünyası olarak en büyük eksikliğimiz nedir, diye soracak olursanız, cevaben kendine güven eksikliğidir, diyebilirim. Sanırım, coğrafi bir özellik olan alçakgönüllülük, dışarıya karşı eziklik olarak algılanıyor. Yapacak bir şey yok, Avrupa kadar materyalist olamadık, hiçbir zaman da olamayız. Zaten, olmamamız daha iyi, bizim üzerimizde iyi durmaz o elbise, lakin insanı üzen şey, bırakın yabancıları, kendi ülkemizde bile kupanın Katar'da olmasını aşağılayarak, dalga geçercesine ele almalarıdır. Evet, hepimiz farkındayız bu işin biraz şaibeli olduğunun, ama bırakın bir kere de bu coğrafyanın insanı illegal bir şekilde bir güzelliğe sahip olsun. Bugüne kadar dünyada düzenlenen ister futbolla ilgili isterse herhangi bir konuyla ilgili olsun, lobi faaliyetleri eksikliklerinden eller cepte eve dönülmedi mi Ya da şöyle düşünelim, kupanın nerede yapılacağına karar veren Fifa heyetinin içindeki Ortadoğu ve Afrikalı delegelerin içinden ya şu düşünce geçtiyse; evet ya, neden olmasın Neden bir Ortadoğu ülkesi ev sahipliği yapamasın ki Şeytanın avukatlığını yapıp, belki bu düşünceye sıcak bakmalarını sağlayan birkaç yeşil banknot olabilir, bilemiyoruz, lakin bu da göz ardı edilmemeli. Ya da dünya ekseninin Asya'ya kaymasının başlangıç adımları olarak görülemez mi Tabi İnfantino Bey'in cümlelerine sebep olan konu ise, çok kısa bir süre içinde bitirilmesi gereken stadyumlardaki işçi ölümleri...! Bu konuyla ilgili öylesine bir dezenformasyon var ki, en son 6.500 ölüm olduğunu gördüm bir haber sitesinde! Eğlence uğruna yapılan bir etkinliğin çalışmalarında böylesine bir rakam gerçekse eğer korkunç, lakin ben bunun böyle olduğunu düşünmüyorum. Evet, belki ölümler olmuştur, dünyanın her yerinde olduğu gibi, lakin 6.500 ölüm vakası biraz abartı gibi sanki. İnfantino Bey ise bu eleştirilere karşı yazının başındaki cümleleri söyleyip, Avrupa kamuoyunun her zaman ki ikiyüzlülüğünü yüzlerine vurdu. Avrupa ve ABD'nin yüzyıllardır olan çifte standartlarını hatırlarsak, yüzlerine tükürüldüğünde, "Yarabbi şükür" diyeceklerinden zerre şüphem yok. Kendileri gibi olmayanların üçüncü, dördüncü sınıf insanlar olduklarını düşündükleri için, onlara bu havlayan