Allah sonumuzu hayretsin!

Son yüzyılda, gelişen bilimle insan sağlığının sadece maddesel etkenlerle değil, duygu durumlarıyla da iyileşebildiği ya da kötüleşebildiği ortaya çıkarıldı. Hastalanan insanların moral ve motivasyonlarının yüksek tutulmasıyla bağışıklık sistemlerinin daha güçlü hale getirildiği görüldü. Vücudumuzun yönetimine büyük etkisi olan hormonlarımızın sadece iç etkilerle değil, sosyal hayatımızda başımıza gelenlerle değişkenlik gösterdiği herkesin bildiği bir gerçek. Yüksek stres altında çalışan veya yaşayan insanların kanser vb. hastalıklara daha fazla yakalandığı malum. Anlıyoruz ki, Allah metabolizmamızı madde ve duyguyla sağlam bir bağ içinde yaratmış. Melatonin denilen madde, vücudumuzun mutluluk vb. durumlarda salgıladığı bir hormon olmakla birlikte, eksikliği bağışıklığımızın ileri düzeyde düşmesine sebebiyet veriyor. Duygu durumlarımız ise sadece anlık yaşanan olaylarla değil, gördüklerimiz, duyduklarımız kısacası, bilinçaltımızla da büyük ilişkili. Bilinçaltı, hislerimizi yönlendirir, olaylar neticesinde hissedeceğimiz duyguları yönlendirir. Bilinçaltı allak bullak olmuş ve sürekli negatif meselelere maruz kalmış birinin bir olaya vereceği tepkiyle, normal olan birinin aynı olaya vereceği tepki, bambaşkadır. Sosyal bir canlı olmamız sebebiyle, hayatımızı etkileyen durumlar sadece kendi tepkilerimizden ibaret değildir, çevremizdeki insanların tepkileri de etkilidir. Sizin bilinçaltınız temiz olabilir, lakin sıkıntılı bilinçaltına sahip insanların arasında olduğunuz taktirde, uzun süre sağlıklı kalamayabilirsiniz. Son üç dört yıldır zaten insanoğlu, dünya genelinde, hastalık korkularıyla evlere kapanarak, savaşların artık her an her yerde olabileceği korkusuyla, ekonomilerin sürekli düşüşe geçmesinin yarattığı geçim sıkıntılarıyla, aşırı derecede demoralize halde. Mantıklı düşünürsek, bu durumlara maruz kalmış toplumlarda, insanları umutla dolduracak, bozulan morallerini düzeltecek güzel görüntülere maruz bırakmak gerekir ki, bozulan psikolojik ve sosyolojik durumlar düzelebilsin. Bulunduğum meslekten itibariyle, medyanın doğru kullanıldığı taktirde nasıl geliştirici bir özelliği olduğunu, fakat yanlış kullanıldığı taktirde de nasıl bir yıkıma yol açacağını az çok biliyorum. İnsanların evlere kapanması, televizyonla olan bağlarının çoğalmasına sebep oldu. Şehirlere doluşulması ve sokak hayatının yok olması, çocuklarımızın ve gençlerimizin sosyal medya ile bağlarının çoğalmasına sebep oldu. Ne izlediklerine baktığımızda ise; gündüzleri vahşice işlenmiş cinayetleri bulmaya çalışan ve işin tüm detaylarını seyirciye sunan programlar... Birbirlerini iğrenç şekillerde aldatmış çiftlerin ilişkilerini, tüm kirli çamaşırlarını en ince detayına kadar seyirciye aktaran programlar... Akşam üzeri de memleketin hangi köşesinde, hangi suç işlenmiş, seyirciye detayları ile aktaran haberler... Daha sonrasında ise çarpık ilişkiler, entrikalar, cinayetler ve ihanetlerle dolu diziler... Komedi yapımlarına dönecek olursak, karakterlerin