Cemaat açıklamaları

Önce "Menzilciler" açıkladı, ardından da "Meşveretçiler." Menzilciler, Adıyaman'ın Menzil köyünde başlayıp yayılan bir tarikatın bağlılarını ifade ediyor, Meşveretçiler ise Risale-i Nur camiasından bir grubun. 14 Mayıs seçiminde Cumhurbaşkanı adayı olarak "Tayyip Erdoğan'ı destekleyeceklerini" açıkladılar. Açıklamalar kurumsal nitelik taşıyor. Bağlıları ne kadar bağlayacağı, ya da bağlıların bu kurumsal açıklamaya harfiyyen uyup uymayacakları belirsiz. Biliyoruz ki, bu tür merkezi destek açıklamaları tabanda farklılaşmalara ve kimi zaman Merkez'in otoritesinin tartışılmasına yol açıyor. Mesela daha önce yaşanan Erbakan Coşan tartışması tipik bir olaydır. Bu yapılar "Cemaat Tarikat" olarak biliniyor ve "dini müesseseler" olarak tanınıyor. Bunlar Diyanet gibi resmi dini yapılar değilse bile, din eksenli yapılar olduğunda şüphe yok. Olan da sonuçta dini bir müessesenin "siyasi tavır" alması anlamına geliyor. Bir soru şu: -Bu açıklamalar hangi dini saikle yapılmış olabilir Yani bu yapıların sorumluları böyle bir açıklamayı yaparak hangi dini hedefe ulaşmayı amaçlamış olabilirler. Mesela bu, insanların İslam'a yönelmesini amaçlayan bir tebliğ faaliyeti midir Belli ki değil. Bu "bağlılar"ın iradesini etkileme çabası. Bu çağrının mesela gençlere söyleyeceği sağlıklı bir mesaj yok. Aksine ortada bir cemaatin bağlılarını gütme çabası gibi bir görüntü var ki, o da sadece özgürlüğüne düşkün insanların dinin bu tarzda kullanılmasına yönelik tepkisini doğuracaktır. Diğer bir soru şöyle: -Meşveret'in açıklamasında "Bütün ehli imanı da bu manada yardıma davet ediyoruz" gibi bir cümle geçiyor. Yani "Ortada çok ciddi bir sorun var, yetişin ey ehl-i iman" türünde bir çağrı bu. Yani "siyasi tavır" bir "iman meselesi" gibi sunuluyor. Gerçekten böyle midir, ortada "Tayyip Erdoğan'ı desteklemek desteklememek" gibi bir iman tercihi mi vardır Gide gide Şia'nın İmamet'i "iman meselesi" haline getirdiği noktaya mı geldikÖteden beri iktidarın olayı "din eksenli" yürütüyor olmasını ve cemaat tarikat, islâmî STK'lar gibi yapıların da bu mantığa eklemlenmesini eleştirdim. Bunun "Türkiye'de İslam'ı yüzde 50 artı 1'e indirgeme" sonucunu doğuracağını ifade ettim. İnsanların sarsılacağını düşündüm, kimse sarsılmadı. 14 Mayıs sürecine geldik. Tayyip Erdoğan yüzde 52 ile seçilmişti, şu anda oy oranı çok aşağılarda. Seçilme ihtimali bir hayli zayıf. N'olacak şimdi Toplumumuzdaki Müslümanlık oranı Tayyip Erdoğan'ın oy oranı gibi aşağılara doğru mu gidiyor Oy vermeyi "Din tercihi" haline getirmenin böyle bir soruyu üreteceği hiç düşünülmedi mi Ben, Tayyip Erdoğan yüzde 52 ile seçilse bile toplumun çok çok daha büyük kısmı ona sempati duymalı. "Oy vermesem bile adamın ülkeye hizmet ettiğini görüyorum' demeli" diye yaklaştım meseleye. Bunu da "Dindar politikacı" olması meselesine bağladım. Bu işlerin bir yerde "Din ile bağlantılanacağı" gibi bir durum var çünkü. Ama "din konusu"nu sadece bir kamplaşma unsuru olarak kullanarak olmaz bu. O zaman toplumu ayrıştırırsınız. "Din" bir siyasi meta haline getirilmiş ve farklı dindarlıklar farklı siyasi kamplaşmaları doğurmaya başlar. Diyanet'i de böyle kullanmamak lazım, cemaat tarikatları ve hatta tanınmış din hocalarını ve alimlerini