Kafdağı'nın arkası Kafkasya

Ankara Temsilcimiz Sertaç Eş yazısını "5 Ekim'de Aliyev-Paşinyan görüşmesinde barış umudu oluşursa 'Biz niye savaştık' diye düşünmelerine belki zaman kalır" diye bitirmişti.

Sertaç ile ne de olsa halef selefiz, bitirdiği yerden devam edelim. Cumhuriyet'in diplomasi muhabirliği günlerimden tanıştığımız, Türk Konseyi Genel Sekreteri eski Moskova Büyükelçisi Halil Akıncı'yı aradım.

Akıncı, kariyerini NATO çatısı altında sürdürmüş, "Sovyet uzmanı" olarak bilinen bir diplomat. 1990'ların başında da NATO Economic Colloqium'a Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan üzerine tebliğ sunduğu dönemden bu yana mesleki kaderi, onu eski Sovyet coğrafyasına bağlamış.

Kafkasya, geçmişin geleceği boğduğu bir coğrafya. Tıpkı Ortadoğu gibi. Hiç değilse tüm peygamberler Ortadoğu'dan. Kafkasya'dan tek peygamber yok. (Bir dönem Stalin'i sayanları saymazsak.)

Kafkas halkları da seçici hafızalarıyla kendileri için tarihin en şanlı bölümlerinin tekerrür etmesini isterler. Koşulların değiştiğini görmek istemezler.

Akıncı'yla selam kelamın ardından Azerbaycan'ın Karabağ'ı "geri alma savaşı" üzerine söyleşiyoruz:

"Batılı tarihçiler bildikleri halde sözünü etmeseler de Türkler, dünyada en çok katliama uğrayan milletlerden biridir. Ama geçmişte uğradıkları haksızlıkların, katliamların, sürgünlerin hatırasının düşmanlıklara dönüşmesine izin vermezler. Kendi doğduğu toprakları, her özlediğinde gözleri yaşaran Atatürk, bu duygularının düşmanlığa dönüşmesine izin vermemiş; aksine 'Yurtta sulh, cihanda sulh' demiştir. Niye biz komşularla bunu demeyelim Ne diye yan yana yaşamaya mecbur gençlerimizi birbirlerine düşman yapalım!"

DÜŞMANLIĞIN NEDENİ, ESKİ DEFTERLERİN KAPANMAMIŞ OLMASI MI

"Evet... Devletler yıkılmış, devletler kurulmuş ancak hesap kapanmamıştır. Hesabın kapanması ancak gerçeklere dayalı bir yeni sayfa açma iradesinin ortaya çıkmasıyla olur. Örnek Cumhuriyet Türkiye'sidir. Cumhuriyetin kurucusu bile kendi şehri dahil Balkanlar'daki anavatan kaybını kabullenmiş, gasp edilen toprakların yeni sahipleri ile işbirliği yapmaktan çekinmemiştir. Bunun yararını da görmüştür."

PEKİ SİZCE KURTULUŞ NEREDE VE NASIL

"Dünya bölgesel ekonomik düzenlemelerin refahı artırdığını hatta milletleri geçmişin tasallutundan kurtarmayı başarabildiğinin şahididir. Ortak pazar anlaşması ile iki ebedi düşman Almanya ve Fransa'yı ortak refah temelinde dosta dönüştürmüştür.

Kafkasya yüzlerce etnik grubun, dilin mevcut olduğu bir coğrafyadır. Ancak büyük imparatorluk zamanlarında göreli barış içinde yaşayabilmiştir. Bunun nasıl olabildiğini bugünkü bilgilerimizle anlayabiliyoruz. İmparatorluklar bir dini, bazen ulusal topluluğu diğerine karşı kullanarak bu işi becermişler. Ancak bu siyaset kinlerin de kalıcılığına katkı yapmıştır. Bölgeye elini atan her büyük devlet uyuşmazlıkları şu veya bu nedenle körüklemiş, bölge istikrarının bozulmasına katkıda bulunmuş, bölgesel işbirliğini engellemiştir. Bu da birçoğu bölge dışı devletlerce kışkırtılan sorunların dış aktörlerin sultasından arındırılarak bölge devletleri tarafından çözülmesi gerektiğini göstermektedir. İlk önce zararlı ile yararlı olanın ayrıştırılması gerekir. Savaşın zararını yaşadık. Yararını görmek için barış tek çare."

BARIŞ NASIL KALICI HALE GELEBİLİR

"Bölgesel refahı sağlayarak. Bunun yolu da ekonomik işbirliğidir, doğal ekonomik bölgelerin canlandırılmasıdır. Bölge ülkeleri, potansiyellerini karşılıklı ve ortak yarara hizmet ederek sağlayabilirler. Kafkasya geldiği konjonktürde sınırların dolaylı veya dolaysız değiştirilmesini, devlet içinde devlet kurmayı reddetmeye mecburdur. Doğal ekonomik bütünlüklüklerin canlandırılması siyasi sorunların tarihe terkine bağlıdır. Ekonomik işbirliği, Türkiye (Kars, Iğdır), Azerbaycan (Nahçıvan) ve Ermenistan (Zengezur) arasında sınır aşan ticaretle başlamalı daha sonra Gürcistan sınır bölgeleri sürece dahil edilmelidir. Alınacak sonuç en kötümserleri bile memnun edebilecektir. Zafer ancak barışla perçinlenir. Bizim Lozan'ımız gibi."