İkinci bir Süleyman Şah "taşınması" olmasın!..

Tahran'da gerçekleşen 3'lü zirvenin hemen ardından yaşanan sıcak gelişmeler çok dikkat çekici!.. Irak'ın Duhok vilayetinin Zaho ilçesinde çarşamba günü, bir dere kenarına yapılan saldırıda 9 kişinin hayatını kaybettiği, çok sayıda kişinin de yaralandığı açıklanmıştı. Saldırının ardından Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan yazılı açıklamada sivillerin hayatını kaybettiği saldırı kınanmıştı. Açıklamada, Türkiye'nin sivilleri hedef alan her türlü saldırının karşısında olduğu belirtilerek "Terör örgütü kaynaklı olduğu değerlendirilen bu gibi saldırılarla ülkemizin terörle mücadeledeki haklı ve kararlı tutumunun hedef alındığı kıymetlendirilmektedir" denilmişti. Ankara'nın yaptığı, olayı işbirliği içinde açığa kavuşturalım çağrısı Irak yönetimi tarafından görmezlikten geliniyor... Başta Bağdat olmak üzere ülkede Türkiye aleyhtarı gösterilere çanak tutuluyor... Ankara, ısrarla terör örgütü PKK'yı işaret etmesine rağmen, Irak yönetimi sözcüleri ve Kuzey Irak sözde bölgesel yönetimini elinde tutan PKKsever Barzani aşiretinden Türkiye aleyhtarı açıklamalar geliyor. Dün de sabah saatlerinde- Barzani'ye bağlılığı ile bilinen Rudaw haber sitesine 'son dakika" diye "Duhok'taki TSK' üssüne drone saldırısı" başlığı ile bir haber düştü. "Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) Duhok'taki Bamerne üssüne insansız hava araçları ile saldırı düzenlendiği bildirildi. Rudaw muhabirinin bölgedeki güvenlik kaynaklarından edindiği bilgiye göre, bugün sabah saatlerinde TSK'nın Bamerne'deki askeri üssüne iki adet drone ile saldırı düzenlendi. Kaynaklar, saldırı nedeniyle can kaybı yaşanmadığını, drone'ların birinin üsten açılan ateşle düşürüldüğünü, diğerinin ise kendiliğinden düştüğü bildirdi. Saldırının sorumluluğunu şu ana kadar üstlenen olmadı" deniyordu. Haber daha sonra bazı yabancı basın organları tarafından da paylaşıldı. Ardından da, Irak eski Dışişleri Bakanı Zebari'den, "Zaho'daki bombalama belki de Türkiye içinden 155 mm.lik toplarla yapılmış olabilir" diye akıllara ziyan bir açıklama geldi!.. Bu satırların yazıldığı anlarda Türkiye'deki medyada henüz ses seda yoktu. (Saraydan talimat bekleniyordu herhalde). Kenarda bekleme yapmadan haberin üstüne gittik. Nasıl bir köpek dolabı çevriliyor.. Güvenlik kaynakları ile görüştüm. Değerlendirmeleri şöyle özetleyebilirim: -Son İran zirvesi, Astana üçlüsünün hedeflerinin çıkarlarının farklı olduğunu iyice netleştirdi. Türkiye'nin operasyon ihtiyacı turnusol kağıdı gibi oldu. Terörle mücadele için kurulan ortaklıktan, terör ve terörist örgütler konusunda sıfır mutabakat var. Suriye ordusuyla YPG arasındaki işbirliğinin yanında PKKSDGYPG ve Haşdi Şabi dahil Şii milisleri işbirliği de iyice deşifre oldu. -Irak kuzeyinde yeni çatışma alanlarının oluşması, alanların ve karşımızdaki grupların işbirliğinin genişlemesi ilk etapta Suriye kuzeyindeki faaliyetlerimizi muhtemel operasyonlarımızı engellemeye yöneliktir. -Sahadaki olaydan sonra sivillerin cenazelerinde hem Bağdat hem de Kürt yönetiminin önceden hazırlanmış gibi çok üst düzeyde olayı gündeme taşımaları, cenaze törenlerine katılmaları, 1 yaşındaki çocuğun tabutunu uçağa bindirirken Kürt bölgesinin başkanının, Dışişleri Bakanlığı'nın birbirleriyle adeta yarışması yine Bağdat'ta cenazelerin törenle karşılaşması bu olayın köpürtüldüğünün ve Türkiye'ye karşı kullanıldığının açık deliliydi. Yani aramızda aslında hiç iyi bir ilişki yok. Hem Kürt yönetimiyle hem de Bağdat yönetimiyle... En ufak fırsatta bizi suçlayıp her türlü kötülüğü yapmaya hazır bir ekip var karşımızda. Olay, başka gelişmeleri tetiklemek üzere kurgulanmış gibi gözüküyor. Şu anda PKK ve Şii milislerinin işbirliği, Türkiye'yi, Irak kuzeyinde de çatışmaların içine çekiyor. Türkiye'nin çatışma alanı veya karşı koyacağı, askeri operasyon yapacağı alanlar genişliyor.