Kâinata ibret gözüyle bakmak

Kâinata ibret gözüyle baktığımızda hiçbir şeyin boşuna yaratılmamış olduğunu görürüz. Canlı-cansız her şeyin bir yaratılış gayesi ve yerine getirmekle mükellef olduğu bir görevi vardır. İnsanoğlunun görevi ise yüce mi yüce Yeryüzünü imar ve ıslah etmekten daha ağır bir sorumluluk olabilir mi Bu yüzdendir ki mevcudat onun emrine verilmiştir. Ancak bu durum, insanların dışında kalan diğer yaratılmışların önemini azaltmaz. Çünkü kâinatta her şey hayat zincirinin birer halkasıdır ve Nâbî'nin (ö. 1712) ifadesiyle birbirine muhtaçtır:"Bülend ü pest-i âlem birbiriyle irtibat etmişBiribirisine muhtaçtır âlâ ile ednâ"(Âlemin yükseği ve alçağı birbirleriyle irtibatlıdır. Dolayısıyla en yücesiyle en aşağısı birbirine muhtaçtır.)Gerçekten de dağlar yeryüzüne, yeryüzü dağlara muhtaç. Aynı şekilde taş toprağa, toprak taşa, ata evlada, evlat ataya, gece gündüze, gündüz geceye hâsılı tabiat bize, biz tabiata muhtacız.Şair Basîrî (ö. 1535) ne güzel söylemiş:"Zen merde, civan pîre, kemân tîrine muhtaçEczâ-yı cihan cümle biribirine muhtaç."(Kadın erkeğe, genç yaşlıya, keman tele, kısacası cihanın her parçası birbirine muhtaçtır.)Şeyh Galip (ö. 1799) bir beytinde şöyle der:"Hoşça bak zatına kim zübde-i âlemsin senMerdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen."(Kendine iyi bak, âlemin seçilmişisin sen. Kâinatın gözbebeği olan kişisin sen)Evet, kendimize baktığımızda âlemin seçilmişi, kâinatın gözbebeği olduğumuzu görürüz. Ama dönüp tabiata baktığımızda da havaya, suya, gıdaya muhtaç aciz birer kul olduğumuzu fark ederiz.Bunun içindir ki özellikle tasavvuf erbabı zevat sadece insanlara değil, cümle yaratılmışlara aynı gözle bakarlar. Onların nazarında yaratılmışlar arasında ayrım yapanlar şeriat ölçüsüne göre evliya olsalar bile hakikatte âsîdirler:"Cümle yaratılmışa bir göz ile bakmayanŞer'in evliyasıysa hakikatte âsîdir."Yunus Emre boşuna demiyor "Benim bir karıncaya ulu nazarım vardır" diye.Fevrî'nin (ö.1571) şu beyti ne kadar anlamlı değil mi"Mert isen merdâne bak mûra Süleyman anlayıpÂrif isen her gedâ-yı