Hal ve makama uygunluk

Eskiden okullarda "Edebiyat Nazariyeleri" dersi vardı ve o derste "fesahat ve belagat" konuları da işlenir; fesahatin: "İfadenin sağlam olması (sıhhat-i ifade) ve düşüncenin en uygun lafızla ifade edilmesi" (mutabakat-ı elfaz) olduğu, "belagatin" de :"Sözün fasih olmak şartıyla hal ve makama uygun düşmesi" (muktezâ-yı hâl ü makama mutabakat) gerektiği anlatılarak "Düğün evinde cenazeden, cenaze evinde de düğünden bahsedilmez" denilirdi. Şimdi etrafa bakıyoruz -özellikle de yöneticiler arasında- sözün nereye varacağını, söylemek istediği ile söylediği arasındaki farkı gören, bilen yok. Mehmet Kaplan (ö. 1986) "İhtisaslaşma, insanlara teferruat bakımından doğru bilgiler verse de görüş darlığı yaratır" der. Gerçekten, bugün yüzlerce üniversitemiz var. Her ile bir "üniversite" hedefini çoktan aştık, her ilçeye bir "üniversite" yolunda hızla ilerliyoruz. Binlerce profesörümüz var. Fakat çoğunun -maalesef- Türk dilinden, Türk kültüründen kısacası Türk örf ve âdetlerinden haberi yok. Bildikleri tek şey -istisnalar kaideyi bozmaz- alkış Oysa Mehmet Kaplan'ın ifadesiyle "Alkış en sağlam ahlâkları bile bozar. Çünkü alkış insanı, dalâletlerine altın zincirlerle bağlar. Tarih nice hükümdarların alkışlana alkışlana uçuruma yuvarlandıklarını kaydeder. Karşımızda eğilen adam, kendisi ile beraber bizi de alçaltır." Üzülerek belirtelim ki bugün bakanlık gibi, rektörlük gibi, milletvekilliği gibi yüksek makamlara gelenler, alanlarındaki başarılardan dolayı değil, alkışları sayesinde oralara gelmektedirler. O zaman da gayet tabii "liyakat" ortadan kalkıyor, yerini "itaat" alıyor. Yaptıklarından yahut yapamadıklarından millete hesap vermesi gerekenlerin, kendilerini o makamlara atayanların ağzına bakıyor olması devlet yönetiminin çökmekte olduğunun işaretidir. Sadede gelirsek, Türk dilini bilmeyen, doğru yazmaktan, doğru konuşmaktan uzak olan aydın ve yöneticiler sebebiyle her gün skandallarla çalkalanıyoruz. Size çok eskiye gitmeden, sadece deprem felaketi süresince sarf edilen -sarf edenlerin profesör olduklarını da belirtelim- sözlerden iki önek sunmak istiyorum: "Sel, 15 canımızı aldı ama toprak suya kavuştu." Büyük bir deprem felaketi yaşamışız. Elli bin can kaybımız var. Arkasından yağmur yağmış,