Keramet ve ikram ne demektir

Mucize ve keramet, kâinatta devam eden kanunlardan birer şazdırlar. Doğrudan doğruya Allah'a ait fiillerdendir. Mucize, peygamberlere özeldir ve onların nübüvvetlerinin hak ve sadık olduğunu ispat için verilir. Onda peygamberlerin çalışması yoktur. Dolayısıyla kendi şahsına mal etmesi düşünülemez.Kerâmet sözlükte, kerem, lutuf, ihsan, bağış, Allah'ın velî kullarında görülen olağanüstü haller anlamlarına gelmektedir. Kısaca Allah'ın, veli ve salih kullarına, fazl ve lütfuyla verdiği harika ihsanlardır. Kerametlerin ekserisi ihtiyari değildir. Kişiye ummadığı yerden Allah'ın ikramı olarak verilir. Gerçek keramet sahibi, muttali olduğunda, o kerametini Allah'tan bilir ve Allah'ın kendisini kontrol ve korumakta olduğunu anlar. Keramet sahibinin, her zaman kerametine şuuru taalluk etmesi gerekmez. Bazen de keramet gösterdiğini bilmez. Kerametin uygun olan kısmı budur. Keramet olarak bilmediği için nefsine nisbet etmek ihtimali yoktur. Kerametin izharı, zaruret olmadan zarardır. İkramın izharı ise, bir tahdis-i nimettir. Peki, ikram nedir İkram sözlükte, iyi bir armağan verme, bağış, ihsan demektir. Kerametin selâmetli olan ikinci nevidir, daha selâmetli, daha yücedir. İkramın izharı, tahdis-i nimettir. Çalışmanın bir müdahelesi yoktur; nefsi onu kendine isnad etmez. Bu kısım kerametin en vartasız ve en tehlikesiz olanıdır. Bu gibi hallerin, Cenab-ı Hakkın ikramı olarak, "tahdis-i nimet" kabilinden açıklanması caizdir.2 Tahdîs-i ni'met, İlâhî nimeti şükrederek anlatma, Cenâb-ı Hakka karşı şükrünü edâ etme ve teşekkür etme maksadıyla nâil olduğu nimeti anma, onunla sevincini ve şükrünü bildirme, verilen nimeti izhar etme demektir. Tahdis-i nimetin zıddı küfran-ı nimettir. Yani, Cenab-ı Hakkın yaptığı ihsanın, verdiği nimetlerin inkâr edilmesi, açıklanmamasıdır. Burada tevazu ve iftihar sınırlarını iyi bilmek gerekecektir. Bazen bunlar insanı yanlış sonuçlara götürebilir. Yani ne küfran-ı nimet çıksın, ne de iftihar olsun. Meziyet ve