Türklük öyle savunulmaz

Kazakistan'da ne olduğunu tam olarak anlayabilmiş değiliz. Her zaman olduğu gibi birbirini suçlayan taraflar burada da var. Kimi, işin içinde Amerika'nın olduğunu söylüyor, kimi Fetö'ye bağlıyor, kimi de ülke içinde iktidarı ele geçirmek isteyen güçlerin varlığından söz ediyor. Bir çeşit iç isyana dönüşen sokak hareketlerinin seyrinin olağan mı, olağan dışı mı, olduğunu zaman ortaya koyacak. Şimdilik yaşanan gerçekler içimizi ısıtacak nitelikte değil. Gelişmelere yakından bakıldığında, isyanın kontrol altına alınması iyi bir şey olsa da, Rusya önderliğinde hareket eden yabancı askerî güçlerin ülkeye sokulması kabul edilebilir değil. Bununla ilgili olarak ABD-Rusya arasında yaşanan, "Rusya bir ülkeye girerse çıkmaz, yok ABD girerse o ülkede talan yağma ve ırza tecavüz vardır" şeklinde birbirine yönelik yaptıkları suçlamaların her ikisinin de gerçeği yansıttığını biliyoruz. Dolayısıyla her siyasal davranışın elbette siyasal sonuçları olacaktır. Böylesine tehlike içeren bir davetin de elbette olumsuz yansımaları olacaktır. Eski Sovyet sisteminden bağımsızlık kazanan Türk cumhuriyetlerinde Rusya'nın bir hayli etkili olduğunu bilmeyen yok. Ancak, bağımsızlık kazanan bir ülkenin bağımsızlığını tehlikeye sokacak nitelikte eski sömürge patronunu, bağımsızlık kazanmış ülkesine davet etmesi, kabul edilebilir değildir. Bunun da ötesinde Kazakistan Devlet Başkanı Tokayev'in ulusa sesleniş konuşmasını müstemleke mantığı ile Rusça yapması, abesin de ötesinde millî bağımsızlığı rencide eden bir davranıştır. Bu durum Rusya'nın gururunu okşayacaktır. Hâkim güç, psikolojisinde üstünlüğü bir kere daha Rusya'ya vermektir. Kırım tecrübesini yaşayan ve Türkiye'de Cemiloğlu adıyla bilinen Kırım Tatar halkı lideri Kırımoğlu "Moskova'yı şimdi buradan nasıl çıkaracaklar" diye soruyor. Hatta uyarıyor. "Rusya'nın bir ülkeye girdiğinde ne yaptığını Kırım'da gördük. Kazakistan'ın bağımsızlığı tehlikede" diyor. Türkiye'de ise derin bir sessizlik var. Turan Birliği'nin etkisi ve gücü var mı yok mu, doğru dürüst tartışılmıyor bile. Kısacası Türkiye, kendi akrabası, sülalesi, kardeşi olan meselelere kafa yormuyor. Birkaç cılız demecin ötesine geçebilmiş değil. Tam bu noktada önemli bir noktaya dikkatinizi çekerim: Türk Milliyetçilerinin dava seyir defterinde de Türk dünyası ve Turan yeterince yer bulmadı. Hatta önemsenmedi. Neden Türklük o değildir Milliyetçiler ses çıkarmayınca meydanı boş bulanlar, millete kavramsal çarpıtmayla "Türklük" dersi vermeye başladı. Bir zamanlar "şoven" diye suçladığı sahaya, şimdi, emperyal güçlerin çarpıtmasıyla dalan bu kadronun Türklük kavramsallaştırmasına itiraz etmek zorundayız. -"Türklük Kazakistan'da sadece ABD kışkırtmasına karşı durularak savunulur" diyor bu kesim. Ben de diyorum ki: Hayır, sadece ABD'ye karşı çıkmakla savunulmaz. Bu eksik bir savunma olur. Türklük, ABD ile birlikte Rusya'ya, Çin'e ve daha başkalarına millî yurdu teslim etmeyecek bir millî bilinçle savunulur. Dolayısı ile Kazakistan'da Türklük, hiçbir dış güce bağımlı