Bediüzzaman'ın gözüyle Ramazan-ı Şerif

Bu seneki Ramazan ayının başlangıcının Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin vefat tarihine tevafuk etmesi çok manidardır.İnşâallah nice hayırların ve fütuhatların müjdecisi olacaktır. Ramazan'ın kelime mânâsı yakmak, oruç tutan mü'minin günahlarını yakması, mahvetmesidir. Günahların arttığı ve mü'minlerin imtihanının zorlaştığı Ramazan ayı, inşâallah günahları yakar, temizler ve 'uhrevî bir adam' olma hüviyetini bizlere kazandırır. Çünkü "ateş bazen sudan ziyade temizlik yapar."1 Üstad Bediüzzaman Hazretleri, Ramazan-ı şerif ve orucu, Ramazan Risalesiyle dokuz nükte halinde çok mükemmel bir tarzda Kur'an eczahanesinden bütün insanlığa takdim etmiştir. Ramazan-ı Şerifin kıymeti ve ehemmiyetini ve mahiyetini yazdığı risâlesiyle en güzel şekilde beyan eden Üstad Bediüzzaman Hazretleri, bir mektubunda, Risale-i Nur yoluyla Ramazan-ı Şerif'i yaşamak ve "seksen senelik bir ömür semeratını kazandıran"2 ve "umum Ramazanda saklı olan Leyle-i Kadri"3 yakalamanın sırrına ve önemine dikkat çekerek, "Risale-i Nur, her birisinin kazandığı miktar, her bir kardeşlerine aynı miktar defter-i a'maline geçmesi o düsturun ve rahmet-i İlâhiyenin muktezası olmak haysiyetiyle, Risale-i Nur dairesine sıdk ve ihlâs ile girenlerin kazançları pek azim ve küllîdir. Her biri binler hisse alır. Demek, Risale-i Nur'un sadık şakirtlerinden birisi, Leyle-i Kadr'in hakikatini ve Ramazan'ın yüksek mertebesini kazansa, umum hakiki sadık şakirtler sahip ve hissedar olmak, vüs'at-i rahmet-i İlâhiyeden çok kuvvetli ümitvarız."4 demektedir. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, "Bu mübarek Ramazan'da iştirak-i a'mal düsturu esasıyla, her bir has kardeşimizin kırk bin dili bulunan bir melaike hükmünde, kırk bin diller ile yani kardeşlerin adedince manevi dilleri ile ettikleri ve edecekleri dualar, rahmet-i İlâhiye nezdinde makbul olmasını o lisanlar adedince, Cenab-ı Erhamürrahiminden niyaz ediyoruz. Bu mahiyetteki Ramazanınızı tebrik ediyoruz."5 çünkü bu mahiyetteki bir "Ramazan-ı Şerif, bu fani dünyada fani ömür içinde ve kısa bir hayatta bâkî bir ömür ve uzun bir hayat-ı bakiyeyi tazammun eder, kazandırır."6 Bu itibarla, Risâle-i Nur'a mensup ve Üstad Bediüzzaman hazretlerinin meslek ve meşrebine bağlı her Nur Talebesinin, Leyle-i Kadr'in hakikatini ve Ramazan-ı Şerifin yüksek mertebesini kazanması kesin gibidir. Çünkü "Leyle-i Kadir'de İhtar Edilen Bir Mesele-i Mühimme" ve "Leyle-i Kadir'de kalbe gelen pek geniş ve uzun bir hakikat"7 gibi ifadelerden de anlaşılıyor ki, şüphesiz Üstad Bediüzzaman Hazretleri bu yüksek hakikati ve mertebeyi yakalamış ve kazanmıştır. Bu sebeple, her bir nur talebesi bu büyük kazançtan hissedar olmak için "hakiki Nur Talebesi" olmak şartıyla karşı karşıyadır. Yani, "Risâle-i Nur dairesinde sadakat ve hizmet ve takva ve içtinab-ı kebair derecesiyle bu ulvî ve küllî ubudiyete sahip olup çalışmak gerektir."8 "Demek en