Seçim güvenliği ve taşra siyaseti

Seçim güvenliği ve hilesiz seçim garantisi seçimlerin usulü ile ilgili bir mesele.Ama "usul asıl içindir ve asıldan önce gelir". Üstelik sandıkları devlet değil millet korur. Zira "devlet" dediğimiz şey nihayetinde yürütme organıdır ve o da iktidar demektir. İktidarı değiştirme iddiası ya da ihtimali içeren bir işi iktidara teslim etmemek demokrasinin "d"sidir. Aksi, ciğeri kediye teslim etmektir. Bu sebeple seçim günü reyinin sahibi olan her seçmen; hangi partiye oy vermiş olursa olsun, sandıktaki reyinin, sandığın ve seçime dair her şeyin doğrudan sahibidir. Zira devlet o gün adeta yeniden doğacaktır. Dolayısıyla usule ilişkin gibi görünen bu mesele aslında muhalefetin asıl meselesi. Zira "bu konuda birleştik, güçlendik, seçim güvenliğini sağladık, iktidarın seçim hilesi yapmasına izin vermeyeceğiz" diyen bir muhalefet iktidarın en önemli moral gücünü elinden almış olur. İktidarın "atı aldık Üsküdar'ı geçtik" diyemeyeceğini garanti eden bir muhalefet her şeyden önce demokrasiye hizmet etmiş olur. Koca ülkede elbette sandık başlarında bazı hatalar olabilir. Düzeltmek mümkündür. Yeter ki sandıklara sahip çıkılsın. Koca ülkede elbette bazı sandıklarda birileri hile de yapmaya yönelebilir. Önemli olan denetimdir ve "denetim yapılıyor, yaptıklarım ortaya çıkar" duygusunu yerleştirebilmektir. Bu duygunun varlığı kötü niyetli kişileri ve ekipleri tamamen önlemese de en azından caydırıcı güç olur. Ama en önemlisi şu olur: Muhalefete mensup seçmenin gözü açılır. "Bizimkiler işi sıkı tutuyor. Oyum ziyan olmayacak dedirtir. Bir de iktidardan ümidini kesmiş olan ve kerhen de olsa muhalefete oy vermek isteyen ama kendi kendine "bunlardan ne çıkar" sorusunu soran büyük kitleler "bunlar bu işi başarır" deme noktasına gelir. Tekrar edilen