"Devlette denetimsiz alan olmaz" da

Dünkü yazımızda yer alan şu cümleleri bugün şerh edelim:"Bu gibi olaylar ciddî bir turnusol. Evlâdı ana babasından alıp devlete veren komünist zihniyetin bir versiyonu da bu tür olaylarda hortluyor." Gerçekten Enes Kara olayı ile birlikte sağdan soldan bazı siyasilerin gizli komünistliğe varan devletçi damarlarını gördük ve üzüldük. Çocukları ve gençleri devletin himaye etmesi gerekebilir, ama bu ana babaya rağmen ve ana babayı yok sayarak olacak bir iş değil. Elbette canavarlaşmış ve meselâ evlâdını para karşılığında satar hale gelmiş kişilere ana-baba denemez ve denmemeli. Bu tür istisnalar bahsimizden hariçtir. Cemaate mensubiyet ve cemaat evinde kalmak gönüllülük ister. Kimse zorlayamaz. Ama devlet de kimseyi aksine zorlayamaz. Aksini düşünmek gizli komünistliktir. Çocuklarının huzur içinde yetişmesini ve dinini diyanetini öğrenip yaşamasını temin etmek için ana babaların sivil alanda yaptığı organizasyonların mahallelerdeki izdüşümü olan "cemaat evleri" de bu kapsamdadır. Başka bir alana çekilemez. Kendi ekibinden görünen bazılarınca "cemaatleri hedef almamak"la suçlanan Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuyla ilgili açıklamasında söylediği "devlette denetimsiz alan olmaz" sözünün ne anlama geldiği de bu bağlamda oldukça önemli. Devlet elbette suçu önlemek ve suçluyu cezalandırmakla görevlidir ve bu göre- vi açısından devletin giremeyeceği "özel alan" yoktur. Yatak odası bile suç mahalli olabilir ve devletin gerektiğinde oraya dahi müdahale etmesi gerekir. Ama devlet fikrin denetimini yapamaz. Yaşama tarzları arasında tercih yapamaz. Dünya görüşlerine ve pratiklerine müdahale edemez. Zira devlet sivil alana müşahit sıfatıyla dahi müdahale edemez. Aksine, demokratik devlet sivil alanı olabildiğince genişletmekle görevlidir.