Baraj ders: Adalet

Geçen cumartesi günkü "Bu oyunda Ayasofya kaç puan" başlıklı yazımızda özetle şunları söyledik:

Aynı temel referans kaynaklarından beslenen ve siyasete aynı prensipler çerçevesinde yaklaşan kişiler, iktidar adayı partilerin eski icraatını ve şimdiki vaatlerini değerlendirirken ve mevcut iktidarların icraatlarını ölçerken, bunlardan hangilerinin terazinin hayır kefesine ve hangilerinin de şer kefesine konulacağı hususunda fazlaca tereddüde düşmez ama hangi hayra kaç gram ve hangi şerre kaç gram değer atfedeceği değişir. Bu da terazinin hangi kefesinin ne kadar ağır basacağı konusundaki sonucu değiştirir.

Yazımız üzerine eski yazarlarımızdan emekli Hâkim Yusuf Çağlayan "Türkiye'nin İslâm temsilinde püf noktası" başlıklı 4 Nisan 2015 tarihli değerli yazısının linkini paylaştı.

https:www.yeniasya.com.tryusuf-caglayanturkiye-nin-islam-temsilinde-puf-noktasi_331894

Bu yazıda da anlatıldığı üzere ortak kabul gören bir metnin manasını ve muradını doğru tesbit edebilmek de mühim. Ama daha da önemlisi "benim anladığım yorum tek doğru yorumdur" demekten kaçınmak. Aksi halde hem müzakere zemini kayboluyor ve hem de tekfire kadar gidebilecek bir zulmün kapısı açılıyor.

Konuyla ilgili başka bir değerlendirmede de şunlar söylendi:

İktidarların başarısını fiilî rakiplerin başarısı ile kıyaslamak gerekmez mi Dünya milletler ailesinin bir ferdi olarak Türkiye Cumhuriyeti Devletini yönetenler kendi dönemlerinde ülkemizi müsabakadaki diğer ülkelerden geri mi bıraktılar yoksa ileri mi götürdüler Dünya liginde hangi derste hangi konuda hangi sıradan hangi sıraya çıktık ya da düştük Buna da bakmak gerekmez mi

Elbette bu da önemli ve değerli bir bakış. Uluslararası endekslerde Türkiye'nin nereden nereye ilerlediği ya da gerilediği de iktidarlara not vermek bakımından önemli bir kriter.

Mesela basın özgürlüğü endeksi, adalet endeksi, iş gücü endeksi, asgari gelir endeksi vs. açısından iyiye mi yoksa kötüye mi gittik

Bu soruların cevapları daha ortaktır ve kolay anlaşılabilir hususlardır. Ama burada da bazı subjektif değer yargıları olacaktır. Mesela bazıları "resmî din eğitimi benim en önemli meselem" diyecektir ama bizim gibi düşünenler "benim için en değerlisi hürriyet ve adalet endeksi" diyecektir.