Tarihimiz ve Osmanlı

Osmanlı dönemi tarihimizin önemli bir bölümüdür. Milletler tarihî süreçlerin sonucudur. Bugün biz de Türk adıyla bir millet olarak yaşıyorsak bunu birlikte yaşadığımız tarihî maceraya borçluyuz. Milletimizin adı en az altıncı yüzyıldan beri Türk'tür. 552 yılında Bumın ve İstemi Kağan'la başlayan hanedana biz GöktürkKöktürk diyoruz. Fakat onlar kendilerine Köktürk değil sadece Türk diyorlardı. Milletin adı Türk bodun idi. Beylerine Türk begler, hükümdarlarına Türk kagan diyorlardı. Köl Tigin, Bilge Kağan ve Tunyukuk anıtlarında hep böyle geçiyordu. Komşuları Çinliler de onlara Tu-kyu yani Türk diyorlardı; yazdıkları hanedan tarihlerinde özel Türk bölümleri vardı. Uygurlar da Türk idiler. Onlardan kalan çeviri eserlerin sonunda hep "Çin dilinden, Tohar dilinden Türk diline çevrildi." benzeri kayıtlar vardı. Karahanlılar, dönemin tarihlerinde Hakaniyye olarak anılır. Karahanlı, modern tarihçiliğin ortaya çıkardığı bir terimdir. O hanedanın da doğru adı Türk Hakanlığıdır. Dilimizin bilinen ilk sözlüğü, Dîvânu Lugâti't-Türk adını taşır ve Karahanlılar yani Türk Hakanlığı döneminden kalmıştır. Sözlüğün adının anlamı "Türk Lehçelerinin Divanı"dır. Aynı dönemden kalan büyük siyaset bilimi kitabımız Kutadgu Bilig de Türk diliyle yazılmıştır ve eserin içinde bir atasözüne başvurulacağı zaman daima "Şimdi bir Türkçe mesel (atasözü) dinle." ibaresi kullanılmıştır. Selçuklular da büyük bir Türk hanedanı idi. Her ne kadar onlardan kalan eserler Arapça veya Farsça ise de onların Türk olduğu konusunda dünya tarihçiliğinde bir şüphe yoktur. Onların Türklüğü, Selçuk, Alpaslan, Kılıçaslan, Sançar gibi sultan adlarından da bellidir. 1250-1517 yılları arasında Mısır ve Suriye'de hüküm süren Memlüklü hanedanın adı da kendi döneminin Arapça kaynaklarında Ed-Devletu't-Türkiyye yani Türk Devleti idi. Onlardan kalan ve Araplara Türkçe öğretmek için yazılan sözlük ve gramerler de "Türk Dili, Türklerin Dili" anlamlarına gelen adlar taşıyordu. 1370-1507 yılları arasındaki Temürlü hanedanı da Türk idi. Bu hanedanın hükümdarlarından Hüseyin Baykara'nın Türkçe divanı vardı. Onun veziri Ali Şir Nevayi, Türk edebiyatının en büyük şairlerinden biriydi ve Muhâkemetü'l-Lugateyn adlı eserinde Türkçenin Farsçadan üstün olduğunu kanıtlamaya çalışmıştı. Bir beytinde "Ben Türk şiirinde bayrak kaldırınca bütün o memleketleri birleştirdim." diyordu. 1299-1922 yılları arasında hüküm süren Osmanlılar da bu zincirin önemli bir halkasıydı. Kanunlarının, hükümdar fermanlarının dili Türkçe idi. Neredeyse bütün hükümdarları şairdi ve Türkçe şiirler yazıyorlardı. Osmanlı döneminden Türkçe yazılmış binlerce yazma eser kalmıştır. 19. yüzyılda Türkçe basılı eserlerin, gazete ve dergilerin koleksiyonları da