Milletin gücü

Nihayet devreye millet girdi. Son sözü millet söyledi. O gece Saadet Partisi önünde toplanan binler, belki de on binler bütün bir milletin somutlaşmış görünüşüydü. Ya uzlaşacaksınız, ya da buradan gitmiyoruz. Ankara ayazında saatlerce orada beklemenin anlamı buydu. Ya anlaşacaksınız, ya da buradan gitmeyeceğiz. Millet devreye girdi ve masanın devrilmesine engel oldu. Çünkü: Tepesinde bir kılıç gibi sallanan baskıdan, baskılardan bıkmıştı. Sürekli aşağılanmaktan, hor görülmekten, "ahlaksız, şerefsiz, adi" gibi suçlamalardan bıkmıştı. Saraylardan, sarayların bin bir odasından, bin bir odada saat başı oluşturulan fitnelerden, fesatlardan bıkmıştı. Özel uçak filolarından, kara araba konvoylarından, trol ordularından bıkmıştı. Tepeden bakışlardan, gerilmiş suratlardan, havayı kılıçlayan hareketlerden, boğuk sesli azarlamalardan bıkmıştı. Sokak kabadayılığının, varoş kültürünün, mafya baskısının, kabalığın, nobranlığın, küfürbazlığın meydanlara hâkim olmasından bıkmıştı. Anayasa tanımazlığın, yasa bilmezliğin, hukuksuzluğun, adaletsizliğin yüksek yerlerde kol gezmesinden bıkmıştı. Kutsal bildiği dininin, inancının, pespaye amaçlara alet edilmesinden bıkmıştı. Cumhuriyetin kurucu değerlerine, Türklüğe, çağdaşlığa, Atatürk'e saldırılmasından bıkmıştı. Vakıf adı altında, cemaat görüntüsü altında insanların kafalarının boş şeylerle doldurulmasından bıkmıştı. Bir yandan insanların kafaları hurafelerle doldurulurken bir yandan da uçkurlarına hâkim olamayan şıh müsveddelerinin çocuklara tasallutundan bıkmıştı. Yolsuzlukların, yandaş kayırmaların