"Gelibolu'dan Bir Bulut Ağdı"

Uludağ Üniversitesi gençleri yemekhanenin ortasına bir piyano yerleştirmişler. Genç ve güzel bir kız piyanoya yaklaşıyor, tuşlara dokunuyor. Sihirli bir müzik sesi havayı dolduruyor. Daha sonra bir flüt, bir keman geliyor sahneye. Sonra üflemeli çalgılar Çanakkale türküsünün hüzünlü nağmeleri ruhlarımızı dolduruyor. Sahneyi ben anlatamıyorum. Okuyucular, yaşı üniversitedeki gençlere yakın olan bir kalemden bu sahneyi okumalıdırlar. Afşar Çelik'in kaleminden. Millî Düşünce Merkezi sitesine girilmeli ve Afşar Çelik'in "Gelibolu'dan Bir Bulut Ağdı" başlıklı yazısı okunmalıdır. Genel ağa "Uludağ Üniversitesi yemekhanesinde Çanakkale türküsü" ibaresi yazılmalı ve gençlerin seslendirdiği türkü dinlenilmelidir. Sonra da Afşar Çelik'ın yazısı okunmalı. Fakat Millî Düşünce Merkezi bizi niçin uğraştırıyor Yazının altına bir bağlantı konulsa güzel olmaz mıydı Gençlerin korosu ve Çelik'in yazısı bir arada yüzlerle, binlerle paylaşılmalı. Çanakkale ruhunun, Türklük ruhunun ölmediği gösterilmeli. Öldü sanılan kolektif bilinçaltı bir gün bir yerlerden çıkar. Hem de hiç beklenmeyen bir anda, hiç beklenmeyen bir yerde. Türk'ün üzerine gelenler var ya Türk'ü bu ülkenin kaderinden çıkaracaklarını sananlar var ya Bütün güçleriyle millî ruhu ezmeye çalışıyorlar ya Bazen Türk, Kürt, Arap, Çerkez diyerek, bazen T.C. ibarelerini kaldırarak, bazen andımıza yasak getirerek üzerimize gelenler var ya Onlara inat, millî bilinçaltı kımıldanıyor, kendini gösteriyor, canlanıyor. Bir yemekhane piyanosunda veya bir yazarın kaleminde. Bir de vurdulu kırdılı "dava"cılar var ya Bağlı olduklarını düşündükleri bir "dava" uğruna, -yoksa aldıkları talimat uğruna mı- ağabeylerine, arkadaşlarına sopa gösterenler var ya Bu bahsi burada bırakıyorum. On yıl önceki, yüz yıl önceki, bin yıl önceki tarihimiz bizi yoğurur. Bizi yoğurur ve "biz" yapar, tasada kıvançta bir "millet" yapar. Çanakkale öyle anlardan biridir. 93 harbi de öyle anlardan biridir. Osman Paşa marşını sesimizin bütün gürlüğüyle söylemeye devam ediyoruz. Mohaç öyle, İstanbul'un fethi öyle, Malazgirt öyle anlardandır. Yahya Kemal'in Akıncılar şiiriyle, Arif Nihat'ın Fetih Marşı ile, Niyazi Yıldırım'ın Malazgirt Marşı ile sonsuzluğa yazılmıştır o anlar. Kür Şad isyanı bir romanla sonsuzluğa yazılmıştır. Efsanevi hükümdarlarımız Attila, Cengiz ve Oğuz Han, Gökalp'ın Turan şiiriyle. Sanatın olmadığı yerde hiçbir dava yükselmez. Sanatın bulunmadığı yerde millet olmaz. Sanatın olmadığı yerde bir ot bile bitmez. Otun bitmesi, civcivin yumurtadan çıkması, genç bir kadının hamile kalması, bir kurdun aya doğru uluması Bütün bunlar yaratılışın, oluşumun mucizeleridir. İnsanlık daha 150 kişilik topluluklar hâlinde