Biz zokayı ne zaman yuttuk!

Zoka; "etçil büyük balıkları avlamakta kullanılan, küçük bir balık biçiminde yapılmış ve ucunda bir iğne bulunan kurşun parçasına verilen ad". ARGO'da "aldatıcı şey, tuzak, hile" demek. Aldatıldık ey halkım. Zokayı yuttuk. Hadi daha kibar söyleyelim, oltayı yuttuk, hapı yuttuk! Hapı yutturdular pandemi mandemi hikayesine. Hepsi bir yalandı. "Oltayı yutan balık yem istemez" diye bir söz de vardır. Bizi "yemlemişler". Sazan gibi her şeye atlayınca balık gibi de işte böyle avlarlar. Onlar avcı biz avız onlar için. Bakın AET oltasını yuttuk, nereye çekerlerse oraya gidiyoruz. Celladımıza övgüler diziyoruz. "Hayır" diyemiyoruz hiçbir şeye. CEDAW diyorlar, İstanbul sözleşmesi, Lanzarote, hayvan hakları, pandemi, maske, mesafe, PCR ne derlerse "evet". Birileri sanki bizi ipnoz etmiş.. Ya da beyinlerine chip takmışlar ve biyonik robotlara döndürmüşler. Bugünkü göç ve göçmen olayının muhtemel sonuçlarına ilişkin olayı bir de bu gözle okumaya ne dersiniz. Evet bugün yaşadığımız sorunların köklerini 10 yıl, 20 yıl öncesinden aramamız gerek. Hatta 100 yıl gerisine, 200 yıl gerisine gitmek gerek bazan. Osmanlı bir bütün değildi.İstanbul'un fethine kadar beylikler dönemidir. 1453-1520geçiş dönemi. Fatih Sultan Mehmed (1451-1481)