Ramazan yaklaşırken ahvâlimiz

Ramazan-ı Şerif yaklaşırken, "Müslümanlar olarak ahvâlimiz nedir" dense, Aliya İzzetbegoviç'in "Oruç Özgürlüktür" makalesini hatırlarım. Bilge lider, yıllar öncesinden sanki bu günümüzü anlatmış: "Oruç, insan hayatını gerek ferdi, gerek toplumsal yönleriyle, toptan kuşatan, aynı anda metafizik olarak içe, fizik olarak dışa bakan külli bir ibadet. Oruç ve Ramazan'ın bu yönü üzerinde ne kadar durulsa azdır, nitekim durulmaktadır. Fakat bugünkü niyetimiz, Ramazan'ı aracı kılarak kendimizle ilgili genel bir muhasebe yapmak, gündelik hayatımızın resmettiği tablo üzerinden bazı tespitleri sizlerle paylaşmaktır. 1-Kapitalizmin küresel çapta da, aile ölçeğinde de, bireysel alanda da bariz olarak hüküm sürdüğü bu zamanda, hassasiyet sahibi Müslümanların yüzleştiği en büyük mesele 'sekülerleşme'dir. Haram-helal denkleminin yerine, en kârlı olanın meşru sayıldığı, kaynağı ve usulü sorgulanmaksızın elde edilen her türlü kazancın mubah görüldüğü, erdemin, tevazuun sözde kaldığı, değerleri 'piyasa'nın belirlediği hayat, seküler hayattır. Seküler hayat, eş zamanlı olarak seküler bir ahlak, seküler bir siyaset, seküler bir din tasavvurunu da beraberinde getirmektedir. Öyle ki, ubudiyetin en kapsamlı şekilde yaşanması gereken Ramazanlar bile bu sekülerleşmeden nasibini almakta, kişi başına düşen tüketim miktarı had safhaya ulaşmaktadır. Sekülerleşme başkaca isimler ve biçimler altında her dönem var olmuştur, olacaktır. Ancak mesele, seküler hayat tarzının günümüzde hiçbir alternatif bırakmayacak derecede yaygınlaşması, Müslüman hayatının en mahrem alanlarına kadar sızması, buna mukabil asgari eleştiri ve tashih anlayışının yerini, her şeyin normal karşılandığı izafi, kaygan, belirsiz bir ortama bırakmasıdır. 2-Her sınıf, kendi ilmi, kültürel ortamını, bediî zevklerini oluşturur. Ancak seküler hayatların sağladığı dünyevi kazançlar, Müslüman topluluklarda başlangıçta zannedildiği gibi 'hizmet'lere dönüşmemiş, tersine yine seküler hayatın kendisinin ivme kazanmasına yol açmıştır. Mesela son on beş-yirmi yıldır, siyasi, ekonomik, sosyal alanlarda kazanılan mevzilerin maddi refaha tahvil edilmesiyle kaba saba da olsa bir tür burjuva sınıfı doğmuş, ancak bu sınıf aracılığı ile ne ilmi, entelektüel anlamda herhangi bir terakki yaşanmış ne de bu imkânlar, lisanın, edebiyatın, müziğin neşv-ü nema bulduğu gündelik yaşam tarzlarında bir zarafete, bir inceliğe dönüşmüştür. Çünkü daha lüks hayatlar, pahalı eşyalar, yüksek makamlar 'kalbi selim', 'aklı selim' ve 'zevki selim'in garantisi olmadığı gibi, bizatihi dünyevi gücün kendisinin bu selimler olduğu yanılgısını beraberinde getirir. 3-Bir zamanlar topluluk olarak veya şahsen gördüğümüz yüce 'hayaller', 'rüyalar' bugün yerini 'projelere' bırakmıştır. Oysa Müslüman topluluğun kıymeti, projelerinin büyüklüğü, sayılarının çokluğu,