"İslâmofobi"den "İslamohobi"ye

Geçenlerde dolapta birikmiş eski dosyalarımı derleyip toparlarken -ki karda kışta evde yapılacak en iyi işlerden biri de budur- bazı yabancı bilim ve sanat insanlarının "ezana, namaza, dua ve ibadete" dair ilginç görüşlerini içeren gazete kupürleri dikkatimi çekti. Siz değerli okuyucularıma aktarmak istedim: New York Moda Haftası'ndaki defilesinden sonra ABD'li tasarımcı Donna Karan'la görüşen Sabah gazetesi muhabiri Esra Çoruh, ona Türkiye'den geldiğini söyleyince gözlerinin içi parlayan Karan: "Türkiye şimdiye kadar gittiğim en güzel yerlerden biri... Çok şanslısınız orada yaşadığınız için" der. Çoruh'un, "New York'u İstanbul'a benzetiyorum aslında. İkisi de enerji dolu. Ne dersiniz" sorusu üzerine Donna Karan, oldukça derin anlamlar içeren şu harika cevabı verir: "İstanbul çok daha başka. İstanbul'da en çok sevdiğim ne biliyor musunuz Camiden gelen ezan sesi. Bu ses insanlara 'Tamam, herkes ne yapıyorsa bıraksın. Şimdi nefes alma zamanı' diyor. Bence ezan sesi üniversal bir ses olmalı. Eğer dünyada insanlara yardım getirebilecek, bir arada tutabilecek, huzur verebilecek, barış sağlayacak bir şey varsa, onun da ezan sesi olduğuna inanıyorum. Çalıştığım başka organizasyonlarda da hissettiğim aynı ruh özgürlüğünüİstanbul'da ezan sesini duyduğum zaman hissettim." (12 Eylül 2007, Sabah) İkinci kupür, yazar Aziz Üstel'in 27 Nisan 2009 tarihli Star'daki köşe yazısından bir alıntı içeriyor: Ruh bilimci Prof. Dr. Leonard Deuech uzun yaşamdan, sağlıktan, inancın yaşamdaki yerinden söz ettiği kitabının 117'nci sayfasında şunu diyor:"Dünyada yapılan bütün araştırmalar, eklem ağrıları, kalça kemiklerinde ve kaslarda ortaya çıkan sorunların en az Müslümanlarda görüldüğünü belirtiyor. Bunun nedeni de namaz. Çünkü namaz kılarken yaptığınız hareketler vücudunuzun çalışmasına, kasların güçlenmesine ve iç huzura kavuşmanıza neden oluyor... İç huzur da birçok hastalıkla başa çıkmak için birebirdir... Onun için, namaz kılmayı