Küresel Britanya!

Londra'da kısa sürede iki önemli olay yaşandı. Boris Johnson'ın Başbakanlıktan istifasından sonra "Muhafazakar Parti"de lider değişikliği gerçekleşti. Yeni Lider, yeni Başbakan, Liz Truss oldu. Akabinde Kraliçe II. Elizabeth hayatını kaybetti, oğlu Veliaht Prens Charles tahta geçti.Tahtın el değiştirmesinin İngiliz politikasına doğrudan etkisi çok sınırlı elbette. Buckingham Sarayı'nı gündelik politikanın dışında tutmaya özen gösteren Kraliçe'nin en önem verdiği konuysa, gönüllülük esasına dayalı "Uluslar Topluluğu(Commonwealth)" idi. Birkaç istisna dışında, "Uluslar Topluluğu" eskiden İngiliz sömürgesi altında yaşamış 56 ülkeden oluşuyor. Kraliçe'nin başkanlık ettiği "Uluslar Topluluğu" bir bakıma İngiltere'nin küresel yüzünü temsil ediyor. Yeni Kral da annesi gibi Kraliyet Ailesi'nin sembolik gücünü sürdürmeye çalışacaktır. İngiltere'nin "Avrupa Birliği"nden çıkması (Brexit) İngiltere'nin ihracatında önemli düşüşlere yol açmıştı. "Brexit", İngiltere'nin "Avrupa siyaseti" üzerindeki etkisini bir hayli zayıflatmıştı. Avrupa ile ilgili bir mesele olduğunda Amerikalılar ilkin Londra, Berlin ve Paris'i arıyorlardı. Şimdiyse adres listesinde Londra "aranılacaklar" listesinde en alt sıralarda. İngiltere'nin Avrupa siyaseti üzerindeki sınırlı etkisiyse büyük ölçüde "NATO" üzerinden sürdürülecektir. Brexit'in meydana getirdiği boşluk, İngiltere'de "Küresel Britanya" sloganıyla giderilmeye çalışılıyor. İngiltere, ABD'nin Çin'e karşı "Asya-Pasifik"e odaklanmasının Ortadoğu'da oluşturacağı boşluğu da bir seçenek olarak parantez içerisinde almış görünüyor. Körfez rejimleriyle ekonomik-siyasi ilişkilerini geliştirmeye yönelik hamleler bu eğilimi yansıtıyor. 1950'lerden itibaren İngiltere'nin küresel gücü ziyadesiyle zayıfladı. 1956'daki "Süveyş Krizi", ABD ve İngiltere arasındaki 'Özel İlişki'nin konseptini Londra aleyhinde değiştirdi. İngiltere ABD'nin belirlediği sınırlar içerisinde, daha çok "destekleyici aktör" olarak yoluna devam etti. İngiltere, Çin ile ilişkisindeyse ihtiyatlı bir tutum izledi. ABD'nin homurtularına rağmen Çin'in "Kuşak-Yol" projesine katılım yönünde eğilim gösterdi. Hatta dönemin Başbakanlarından David Cameron İngiltere-Çin ile ikili ilişkilerde "altın çağ" çağrısı bile yapmıştı. Şimdiki durumdaysa İngiltere'nin ABD'nin Çin politikasına daha yakın durmaya çalıştığı gözleniyor.Boris Johnson Başbakan olduğunda, Brexit'in yol açtığı sorunların yol açtığı kafa karışıklığına atıfta bulunarak "küresel bir İngiltere olarak doğal ve tarihi rolümüzü geri kazanmanın zamanı geldi" demişti. Johnson'ın sözleri "Küresel Britanya" sloganıyla çerçevelenmişti. Johnson, İngiltere'nin 10 yıl içindeki küresel duruşunu netleştirmek için tarih ve dış politika konularından uzmanlığıyla tanınan Prof. John Bew'i görevlendirmişti. Bew'in öncülük ettiği "Rekabetçi Bir Çağda Küresel Britanya" başlıklı "Entegre Güvenlik,