Harb-i Umûmî evâilinde görülen rüyâ-i sâdıka

Bediüzzaman'ın Hayatı'ndan Tesbitler (209)Harb-i Umûmî, aynı zamanda harb-i ahirzamandır. Bu ahirzaman mukaddemesi olan Harb-i Umûmî öncesi Bediüzzaman İşârâtü'l-İ'câz tefsirine başlar. "Ben de o noksan fehmimle eski Harb-i Umûmî'de fariza-i cihadda avcı hattında ne kadar fırsat buldumsa kalbime tulû eden nükteleri yazıyordum. Derelerde, dağlarda hücum ederken kaydederdim."1 Der. Böylece harb meydanlarında da İşârâtü'l-İ'câz'ın telifi devam eder. "İ'câz-ı Kur'ân'ı beyan et" Bediüzzman'ın vazife-i nuraniyesinin mühim bir noktasına işaret eden bir rüya-i sadıka da, birinci Harb-i Umûmî'nin evailinde görülmüştür. Bediüzzaman Hazretleri o günlerde müthiş hâdiselerin yaklaşmakta olduğunu çok defa söylemiş ve kendisinin Kur'ân'ın i'câzını beyân etmesine dair mânevî bir emri içine alan ruhâni bir de rüya görmüştür. Belki de gördüğü bu vâkı'a-i ruhâniye üzerine Kur'ân'ın İ'câzını kaydetmekte acele etmesine âmil olmuştu. Talebeleri Hamza, Mehmed Şefik, Mehmed Mihri'nin ifadeleri "Evet, Van'da Horhor medresemizin damında esna-i derste büyük bir zelzelenin gelmekte olduğunu söyledi. Hakikaten söylediği gibi, az bir zaman sonra Harb-i Umûmî başladı."2 şeklindedir. İşte, o rü'ya-i sâdıkayı Bediüzaman'dan dinliyoruz (Tarih 1914 Kasım'ı gibi): "Bir zaman rü'yada gördüm ki: Ağrı Dağı altındayım. Birden o dağ patladı, dağ gibi taşları âleme dağıttı, sarstı cihanı. Füc'eten(aniden) bir adam yanımda peyda oldu. Dedi ki: Îcaz ile beyan et, icmâl ile îcaz et, bildiğin envâ'-ı i'câz-ı Kur'ân'ı."3 Birden, o hâlette iken, baktım ki, mühim bir zat bana amirâne diyor ki: "İ'câz-ı Kur'ân'ı beyan et."4 Ve şu i'câzın bir nev'ini şu zamanda izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak. Ve namzet olduğumu anladım.5 İşte bu rü'yay-ı sâdıka veya hâdise-i ruhâniye üzerine kendisine verilen emri ve tevdi' edilen azim hizmeti yerine getirmek üzere, 1914 yılı içinde Kur'ân'ın i'câzını kaydetmeye başlamıştır. Artık zaman birçok işaret, beşaret ve vukuat ile fitne-i ahirzamandır. Kur'ân, kıyamete kadar hükmünü devam ettireceği için, elbette bu fitne-i ahirzaman asrına daha şümullü olarak dersini verecek ve mucîzeliğini gösterecektir.