Gıybet, gayet menfur ve fenadır

"Sizden biri, ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı"1 Gıybet şu âyetin kat'î hükmüyle nazar-ı Kur'ân'da gayet menfur ve ehl-i gıybet, gayet fena ve alçaktırlar.2 Bediüzzaman gıybet konusunda ayetin hükmünü de nazar-ı dikkate alarak gayet şiddetli bir üslup kullanıyor.

Gıybet, cemiyetin bulaşıcı mikrobudur. Çabuk sirayet eder, yayılır. Kâinat manen nur talebelerine saldırsa Nur Talebeleri'ni yıkamaz. Belki kuvvetlendirir. Nur talebelerini yıkan nifaktır, su-i zandır, gıybettir.

Gıybet ile alâkalı bir mektup

Bediüzzaman'ın İstanbul'a Şefik Efendi'ye yazılan bir mektubun suretidir: "Bir ehl-i ilmi gıybet etmek "Sizden biri, ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı"3 âyet-i şerifinin tehdidini nazara almayacak derecede medar-ı gıybet olan hatasından başka sair gizli kusurlarını da veyahut gizli hallerini teşhirkârane söylemek, hususan bu şuhûr-u mübarekede öyle bir gıybettir ki, tüyleri ürpertiyor. Aziz kardeşim! Bu mektubun suretini kaybetmeyeceksin, herhalde o ihtiyar zâta okuyacaksın. Bir ehemmiyetli mektubum okunduğu vakit bırakmamış ki, tamam okunsun. Çünkü bu gıybet mes'elesi, helâl etmek mes'elesi var. Böyle acib bir gıybet hiçbir cihetle cevazı olmaz. Eğer isnad edilen o gıybetler varsa gıybettir. Olmazsa iftirakârane gıybet etmektir. Beni helâl et diye en büyük zâtlar en küçük adamlara yalvarmışlar. Ben bir ay kadar helâllaşmak için bekleyeceğim."4 Bu mektupta da Bediüzzaman gıybetin ne kadar şenî bir fiil olduğunu izah ediyor. Risale-i Nur'a malum itiraz hadisesi esnasında yapılan gıybet için Bediüzzaman şenî gıybet tabirini kullanmıştır. Kendisi kesinlikle gıybet yapmaz ve yaptırmaz. Talebeleri bu konuda "Üstadımız, ne kimseyi zemmeder ve ne de yanında kimseyi gıybet ettirir. Bunlardan asla hoşlanmaz. Kusur ve hatâları setrederler. Hem o kadar hüsn-ü zanna mâlikdir ki, hattâ kendisi hakkında bir nâseza söz tebliğ edene, "Hâşâ! bu yalandır. Bu sözü söyledi dediğin zat, böyle söylemez" buyururlar."5 şeklinde onun hassasiyetini kaleme almışlardır.

Gıybetin felsefesi

Gıybet fiilini işleyene soruyoruz, niçin gıybet ediyorsun

1) "Vâk'a, ben ne mübalağa ne de zemmediyorum, yalnız hakikati, realiteyi söylüyorum".

2) "Hakikat namına, hakkın hatırı için konuşuyorum... Hakikat incitti, ben ne yapabilirim ki..."

3) "İnsaf nâmına, bu insanlar bak şunları şunları yaptılar. Bu insafa sığar mı"