Bediüzzaman'ın Tiflis'ten Kologrif'e sevk edilmesi

Bediüzzaman'ın Hayatı'ndan Tesbitler - 230Ali Çavuş (Aras)'un hâtıralarına göre, Bediüzzaman, esir düştükten sonra tedâvî için iki ay kadar Bitlis'de tutulur. 1 Muhammed Feyyaz İbrâhim Hakkıoğlu ise, hâtıra notlarında, esâret yolculuğu sırasında 5 Mart 1332 (18 Mart 1916) akşamı Bedîüzzamân'ı Başhan'da gördüğünü yazmaktadır.2 Muhammed Feyyaz'ın hatıra defterine göre Bediüzzaman esir düştükten sonra on beş gün kadar Bitlis'te kalır. Emrah Cilasun'un Rus kaynaklarından elde ettiği belgelerde Bedîüzzamân'ın esir düştüğü târih 2 Mayıs 1916 olarak belirtilmektedir.3 Bediüzzaman'ın Bitlis'te kaldığı süre bu üç kaynakta da farklılık göstermektedir. Ancak Bediüzzaman'ın Bitlis'te esir düştüğü târih belgelerle 3 Mart 1916 olarak kesindir. Ancak Ali Aras'a atfedilen rivâyet Rusya'da elde edilen belgelerle dahâ bir gerçeklik kazanıyor ve yerli kaynaklarla Rus kaynakları arasındaki iki aylık farka da kısmen bir îzah getiriyor diye düşünüyoruz. Kanaatimiz odur ki Ruslar, Bediüzzaman'ın Bitlis'deki tedâvî süresini esâretten saymamış olabilirler. Elde bulunan bu bilgilere göre Bediüzzaman'ın esir düştüğü tarih 3 Mart 1916 olarak kesin iken, Bitlis'te ne kadar tutulduğu net değildir. Nahcıvanlı Latif Hüseyinzâde Culfa'da Bediüzzaman'ı görüyor "Ruslar Van ve Bitlis'i işgalleri sırasında elde ettikleri esirleri Doğubayezid yoluyla Culfa'ya getirirler. Mevsim; bahar. Aylardan; Nisan-Mayıs. Üstad Hazretleri yaklaşık burada bir ay bekletilir. Fakat boş durmaz, mânevî cihâdına devam eder. O günleri görenleri aradık. Nihâyet 1905 yılında Nahcıvan'da doğan Latif Hüseyinzâde'yi bulduk. Bediüzzamân'ı sorduk. Kendi lehçesiyle şunları anlattı: "Biz mescidde otururduk. Bu vakit dediler ki, 15-16 nefer Türkiyeli esiri Yerevan yolu ile Culfa'ya getiribler, birazdan mescide gelecekler. Mescide gelende gördük ki, başlarında ağ (ak) sargı ve fes var. Aralarında biri vardı, adı Seid Nürsi idi. Bizim adamlar ona 'Fehrüddövran Bediüzzaman' deyirdiler. 0 geldikden sonra halk mescide toplaşmağa başladı. O da halka Kur'ân hekiketlerini (hakikatlerini) anladırdı. Hetta bir defe, sehv etmiremse " er-Rehman" suresinin ilk ayetlerini tefsir ederek dinimizin ne keder (kadar) mentige (mantığa) uygun olduğunu ispat etdi. 0, tez-tez Kur'ân müsabikeleri (müsâbakaları) ve yarışlar keçirirdi