Bediüzzaman'ın halka-i tedrisatı

Bediüzzaman'ın "Kürdistan'da âdet-i müstemirre olan talim-i infiradiyi halka ve daireye tebdil etmek."1 şeklinde ifade ettiği yerleşik ve ferdî talimin "halka ve daireye" çevrilmesi yeni eğitim programlarıyla sınıf düzeninin grup veya U oturma sistemine geçilmesiyle hayata tatbik edildiği görülmüş oluyor.

Bediüzzaman'ın "halka ve daire" şeklinde tatbik ettiği sabah dersleri de bu fikrin evvelce fiili olarak tatbik edildiği dersler olarak kabul edilebilir. Bu usul özellikle sabah namazı sonrası Risale-i Nur Talebeleri'nin de devam ettirdiği bir tatbikat olarak sürdürülür. Bediüzzaman'ın "Sohbette insibağ ve in'ikâs vardır."2 Sözü bu tatbikatı teyid etmektedir. Hatta Risale-i Nur üzerine yapılan araştırma ve masa çalışmalarında da bu usul uygulanmaktadır. İnsan fıtratına en uygun olan karşı karşıya veya yüz yüze müzâkere ve okumaların akıl, kalb ve vicdan üzerinde tesiri azim olmalı ki, talim-i infiradi halka ve daireye tebdil edilmiştir.

Muallimlik hayatımızdan uygulamalar

Risale-i Nur'da okuduğumuz talim-i infiradiyi "halka ve daireye" tebdil etmek kısmı hep dikkatimizi çekmiş, eğitimde yeni yaklaşımlar seminerlerinde de bu yönde tatbikat tavsiyeleri neticesinde sınıflarımızda bu uygulamaya geçmiş olduk. Hakikaten sınıf hâkimiyeti, talebeleri kontrol ve derslere katılımda çok fark olduğunu bizzat müşahede etmiş olduk. Sınıf yönetimi seminerlerinde eğitim uzmanlarının ısrarla üzerinde durduğu ve sınıf denetimlerinde de aynı ısrarın yapıldığı düşünüldüğünde Bediüzzaman'ın bir hakikati daha tâ yüz yıl öncesinden "talim-i infiradiyi halka ve daireye tebdil etmek" olarak tespit ettiği fıtrî ve insanî yöntemin ne kadar muvafık bir yol olduğunu anlamış oluyorduk. Bizler de meslek hayatımızın belki de son yirmi yılında sınıfımızda zaman zaman grup ve U oturma sistemini tatbik ederek Bediüzzaman'ın tespit ettiği fıtrata en uygun yol olan "halka ve daire" şeklinde talim metodunu tatbik etmiş olduk. Çok da isabet ettiğimiz kanaatindeyiz. Bu tatbikatta talebeler yüz yüze aynı masa ve grup etrafında daha aktif ve hareketli vaziyetteler. Özellikle grup çalışmaları ve beyin fırtınaları faaliyetlerinde kısa sürede her talebe grup içinde fikir beyan ediyor, fikirler müzakere ediliyor ve en doğru fikir seçilerek grup adına beyan ediliyor. Bu tür tatbikatlarda talebelerin öz güveni artıyor, daha fazla fikir beyan etme imkânı bulunuyor, şahıs değil grup ve şahs-ı mânevî hâkim oluyor.