Kültür-Sanat / Kitap-Edebiyat

Son adam son sözler

Konuşmuyoruz; bağırıp çağırıyoruz; bu yol, yol değil...Zorlu dönemlerde okudum. Artık inceliriz sandım. Yok! Sonuç: Yerimizde sayıyoruz. Ve geriye çok zaman... Cenap Şehabeddin Tiryaki Sözleri'nde: "Yerinde sayanlar; yürüyenlerden daha çok gürültü çıkarır." diyor. Bana sorarsanız bundan böyle yol da köprü de pek istemiyorum.

Ali Hakkoymaz

Yüz kat daha fazla çalışmak

Memleketimiz geçtiğimiz son yüzyıl içerisinde pek çok zor hallerden geçmiş. Ekonomik buhranlar, doğal afetler, siyasi çatışmalar, darbeler maalesef hiç bitmemiş.Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin çok daha çalkantılı ve karanlık bir dönemde Risale-i Nur hizmet-i nuraniyesini tesis ettiğini elbette biliyoruz. Sonrasında ise Risale-i Nur talebeleri ülkemizin bu çalkantılı gündemlerinde

H. Muharrem Okur

Aydınlanmamız

İnsan yaşadığı doğal ve toplumsal çevre içinde yoğrularak insan olur."Kuşkusuz insan birdenbire insan olmadı... Ama 'Birdenbire oldu' diyenler de var; Âdem'in şıp diye yaratıldığını, Havva'nın erkeğinin kaburgasından türetildiğini ileri sürenleri kendi hallerine bırakırsak, biliyoruz ki insanın insanlaşması bugün bile noktalanmadı..." diyor

Öner Yağcı

Toplum öğretmeni

Özdemir İnce "Ben bir öğretmenim" başlıklı yazısında (28.12.23), Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği ve 100. Yıl Platformu'nun "Cumhuriyetin Altın Çocuğu Ödülü"nü, şu gerekçeyle kendisine verdiğini duyurdu:"Sayın Özdemir İnce, yaşamınız boyunca Cumhuriyet Devrimlerini savunduğunuz için 100'üncü yılında 'Cumhuriyetimizin Altın Çocukları'ndan biri olarak sizi kutluyoruz."

Adnan Binyazar

Enver Gökçe'nin dizeleriyle Özgünaydın'ın fotoğrafları

Lütfi Özgünaydın, hemşerisi ünlü şair Enver Gökçe'nin dizelerine fotoğraflarını da ekleyerek yeni kitabını yayınladı.Özgünaydın, bu kitabı anlatabilmek için Çit Köyü'ne gitti, şair Enver Gökçe'nin sürgünlere gönderildiği yıllarda sığındığı evinde bir gün yaşadı, köylüleriyle konuştu ve bu kitap ortaya çıktı. Kemaliye'den Çit Köyü'ne ulaşılan yolu anlatan yazar, yapılan anı evini de gezmiş ve kitabına şiirleri eklemiş.

Sayım Çınar

Hâller, vaziyetler

Üsküdar Meydanında genç bir adam bağırıyor, hem de nasıl! Aslında elinde mikrofon. Ama umurunda değil. Bas bas... Filistin için imza topluyor. Kalbi bir davranış. İlle velâkin o da ne Kaba cümlelerle atar yapıyor. "Oradan bakıp geçme!" diyor insanlara, "hey niye geçiyorsunuz" diyor. Meydan inliyor. Gidip önce imza atıp ardından "Kardeş böyle yaparak süpersonik

Cem Sancar

Konuştukça dedeye bağlamak (!)

Metroda yere bağdaş kurup oturarak dijital platformlardan dizi izlemek veya Üsküdar Valide Camii'nin avlusunda müstakbel anne adayı avına çıkmak... Bu iki tiple de hıyar olsalar cacık yapamazsın. Güzelim gençlik çağlarını boşa harcayana daha güzel bir sözü olan varsa buyursun.Gören de ihtiyar sanır ama pek genç de sayılmam. Şairin deyimiyle yolun yarısına bir kaldı.

Serdar Demir

Gazze'den tarihe notlar

SİYONAZİ Siyonist canilerin Gazze'de yedikleri haltlara dair ne yazılar yazıldı, ne sözler söylendi. Bana göre bütün bunları Yeni Şafak Gazetesi'nin manşetten literatürümüze kazandırdığı şu kavram özetlemeye yeterde artar bile. "SİYONAZİ" İNSANLIĞI DİRİLTEN ŞEHİR Gazze'ye destek

Bülent Acun

Yurt

Taşı sıktık, suyuna vergi verdik. Yola çıktık, azığı sele verdik. Az gittik, uz gittik, acıyı bal eyledik. Çok düştük, kaldıran olmadı, geldik bugüne.Postal sesleri, polis copları, fabrika bacaları, seçmen kağıtları, mahkeme koridorları arasında geldik bugüne.Bugünün en büyük trajedisi, dünün aynısı olmasıdır. Bildik göre göre.Yine de

Enes Batman

Filistin vakfı Başkanı Zeki Abdullah İbrahim Ararawi: 'Akan şehit...

Filistin'de tüm dünyanın gözü önünde katliam gibi bir savaş var. Dünya üzerindeki vicdan sahibi kitle ayağa kalkarken maalesef bu duruma kör ve sağır olanlar var. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve kurmayları ilk günden beri büyük bir diplomasi içindeler. Akan kanın durması ve büyük bir barışın olması için uğraşıyorlar. Gazze de yaşananları

Ahmet Dur

Filistin, Anadoludur!

Yurdundan yuvandan ayrı düşeli on altı takvim eskitmiştin. Bir sabah Bihaç'a snaypır kalleşliği dokununca için geçti birden, burkuldu yüreğin. Durmam, duramam buralarda! Emperyal Kıta'da haçlı artığı, fetihten kalan dostluğa kurşun sıkmış. Tito'nun gözdeleri, şimdi her biri bir katedralde, Vatikanlı Paul emriyle coğrafyama göz dikmiş, anı gözlüyorlar.

Tarık Sezai Karatepe

'En deli' çocuğun öyküleri

Bu hafta, '70'li yıllar Ege'sinin sahil kasabalarından birinden çıkageldi evime bir grup deli karakter. Yazarının gözlerinden taşıp döküldükleri beyaz kâğıtlarda edebiyatın rahle-i tedrisinden geçen 'öykü'lerini sırtlanarak. Buyur ettim içeri. Kahveye hayır demediler. Her biri gönül rızasıyla seçmiş deliliği. İçlerinden Perizat'ın söylediğine göre kötülük yapmaktan,

Filiz Aygündüz

Evliya Çelebi'yi Nasıl Bilirsiniz

Rahmetli Teoman Duralı, evvel zaman içinde, bir okurunun kitaplarını kalın bularak okuyamadığını ve bu yüzden kendisinden şikâyetçi olduğunu, bunun yerine ince kitaplar yazmasını istediğini söyleyerek "Omurgasızlaştırılmış Türklük" kitabını bu yüzden kaleme aldığını anlatmıştı. Evet, milletimizin kalın kitaplarla arası pek iyi değildir. Peki, halkımız ince kitaplara bayılır mı Bayılmaz ama idare eder. İnanmazsanız, çok okunan kitaplara bakınız!

Prof. Dr. Ali Fuat Arıcı

Hakikatli, münzevi ve 'expat'

Şavkar Altınel'i 90'lı yılların başından beri takip ederim. İlk kitabı 'Kraliçe Viktorya'nın Düşü' 1991 'de yayımlandığında o 38 yaşındaydı, ben ise henüz 26 yaşındaydım. Am' ne tesadüf ki ikimizin de ilk kitabı aynı yıl yayımlanmıştı. İlk kitabı 38 yaşındayken yayımlanmıştı ama o 19 yaşından bu yana yurt dışında, ağırlıklı olarak da İngiltere'de yaşıyordu. (O 'ortaya

Osman Çakmakçı

Cemaziyelevvelini bilmek!

Ucundan kıyısından ben de yetiştim ama daha çok okuduklarımdan biliyorum; eskiden gazete köşeleri, şimdi olduğu gibi bu kadar çok siyasi yazılarla dolup taşmıyordu. Siyaset yazarlığını işin erbabı yapar, geride kalan yazarların önemli bir kısmı da gündelik hayat, edebiyat, şiir, yemek, seyahat, sanat, mizah, roman, mimari, kültür, şehir, tiyatro, magazin, sinema gibi gündelik siyasetin dışındaki alanlarda

Muhsin Kızılkaya

Yeni yıl günlükleri

Yeni yıl yeni umutlar, yeni amaçlar demektir ya. Ben de yeni yılda umudunu yazıya dökeceklere, yazmaya başlayacaklara ya da yazmayı düşünenlere günlükle başlamalarını öneririm. Çünkü günlük, deneme türünü içerir, hem belleği çalıştırır, hem de yazma disiplini sağlar. Giderek de yazma ustalığı kazandırır. Bir de bakmışsınız ki bir yılda bir kitaplık yazınız birikmiş! Yılın dökümü çıkmış üstelik! Attilâ

Hikmet Altınkaynak

Erol Kılınç ve Ziya Nur Akademisi

Yazar ve yayıncı Erol Kılınç Bey'in Rahmet-i Rahman'a kavuştuğunu Timaş Yayınevi'nde Osman Okçu Bey'den öğrendim ve Allah'tan rahmet niyazında bulundum. Daha sonra Yeni Şafak'taki ölüm haberini de okuyunca, ikinci bir defa mekânı cennet olsun diye dua ettim.Erol Bey'le birkaç defa Ötüken Yayınevi'nde karşılaştım. Bazen de kendisini akşamları Ümraniye minibüs kuyruğunda

Dursun Gürlek

Yazar Tribi

Yazar tribi diye bir şey var, buna artık inandım. Özellikle yeni yetme yazarlarda bu kendini daha bir hissettiriyor. Koku gibi bir şey. Burnunuzu tutar gibi sinir sisteminizi tutmak zorunda kalıyorsunuz. Öyle yukardan kaş kaldırmalar, süzgün ve baygın bakışlar, konuşurken cümlelerin üzerinde hoplayıp zıplamalar ve daha neler neler. Bütün bunlar yazar olmanın sahici ve inandırıcı alametleriymiş gibi

Hüseyin Akın

Zaman

Petersburglu Usta'da şöyle bir bölüm var. "Ama adam, bu anıları toplayıp biriktirmek istiyor. İnsanlar ölümü kabullenir, yas tutar, daha sonra da unutur. Unutmazsak, derler, dünya çok geçmeden kocaman bir kitaplığa dönüşür." J.M. Coetzee çok güzel betimlemiş, insanın toplama isteği ve unutmanın sıhhati arasındaki durumu. Zaman geçip gidiyor, bir tarafta birikiyor. Bir tarafta da unutuluyor.

Mehmet Biten

İki Naci

Çoğunluğun yaşadığı düzene uymayan her insan hemen dikkatimi çekmiştir. Ya düzenin bir adım önünde ya da düzen tarafından dışlanmış olduğundan bana hep 'gizemli' ve 'keşfedilesi' geliyor. Bu bazen tek başına bir insanken bazen de bir topluluktur düzene uymayan. Her iki durumda da nedenin nasıllığı merak konusu olabiliyor. Bazen de nedenin nasıllığını sonradan öğrenmek çok şaşırtıcı...

Cafer Keklikçi

Kolay gelecek

Kademede kalan kazandı! Son 15 yılın anatomisi bunu ispatlıyor. Ancak görünen o ki; içimizi düzeltmeden işimizi, işimizi düzeltmeden içimizi düzeltemiyoruz. Çünkü hayatın sivil anlamı bu düzeltmeyle doğru orantılıdır. Ve herkesin acısı sevgisi kadardır. Bugüne kadar bu köşede haftada bir gün, "ne hissettiğimizin değil, ne yaptığımızın önemli" olduğunu vurgulayan yazılar kaleme aldık. Gündemi

İbrahim Veli