Kültür-Sanat / Kitap-Edebiyat

Bir fındığın içini

Giresun'da söylenen bir Giresun türküsü vardır: "Bir fındığın içini, Yar senden ayrı yemem." Elbetteki bu türkü bir aşkı, sevdayı çağrıştırıyor ama bir gerçeği de ifade ediyor. Malum; Giresun fındık bölgesi... Başka fındık tarımı ile geçinen bölgeler de var ama Giresun gibi değil. Giresun arazisi çok dik, çok engebeli ve çok zor. Onun için Giresunlunun başka tarım yapma şansı yok. Az bir meyil olsa düşünülebilir.

İdris Günaydın

Hürriyet: Aşkın ilk adı - Ân diyarı (69)

Bilgin Abi, insanlığın çoktan kaybolmuş hazinesini arıyordu. Kendi kendine ve bir yerlere konuşur gibiydi:"Ah, ah! Hürriyet! Çok nazlı çok pahalısın. Namık Kemal aradı; bulamadı. Ne efsunkâr imişsin, dedi. Orhan Veli (bile) gördü; esaretin kara yüzünü de: "Kelle fiyatına hürriyet; Esirlik bedava..."yı esir ruhlara kazımak istedi ama nafile!

Ali Hakkoymaz

Yangın yayılıyor

Dünyamız Üstad Bediüzzaman Said Nursî'nin de ifade ettikleri gibi "Büyük bir manevî buhran"1 geçiriyor. Manevî temelleri sarsılan ülkemiz başta olmak üzere sair yerler bu buhran karşısında maneviyattan uzak çözüm arayışlarına girdiklerinde; bu arayışlar yangını âdeta körüklemek hükmüne geçiyor.Büyük kafaların gaflet içerisinde olması, bir takım şahsî çıkarların devreye girmesi,

H. Muharrem Okur

Sonbaharı anlarsan sonsuz baharı yaşarsın

Bir anda hazan mevsiminin gelişi ile yüreğimde meydana gelen hicranı anlatmaya kelimeler kifayet etmez diyorsun. İçinde bulunduğum durumun içimde kopardığı fırtınaları anlatmaya binlerce cümle kursam yetmez diyorsun. Vuslata erinceye kadar aşk atına binenlerin seferleri bitmez diyorsun. Ziya Paşa'nın diliyle bu küçük terazi bu kadar ağır sikleti çekmez diyorsun

Bülent Acun

Edebiyata sığınmanın zamanı

Sokak kitapçılarını önemsiyorum çünkü ben de sokaktan gelen birisiyim. Bir kitapçının bir adaya, bir ülkeye sağladığı katkıyı iyi bilirim. Evimin Bostancı'da olması Adalar'a daha sık gitmemi sağlıyor.Geçenlerde yine çok sevdiğim Burgazada'ya gittim.Türk hikâyeciliğinin en önemli yazarlarından Sait Faik Abasıyanık'ın izini, Ada'da sürmek çok keyifliydi

Sayım Çınar

Gizlenen fetih: Diyarbakır!

90 asırlık Diyarbakır Kalesi neler görmüştü neler Suriçi'nde Sasaniler kana doymuyor; 2 asırdır, taş üstünde taş, gövdeüstünde baş bırakmıyorlardı. Sasani Kisrası 2. Şapur'dan, 1. Kavat'a değişmeyen tek şey vardı: İşgal, açlık, katliam! Kavat, adını bundan mı almıştı

Tarık Sezai Karatepe

Hayatımız komplo

Komplocular hayatımızı işgal ettiler. Ekranlarda onlar, sos-medyalarda, gazetelerde onlar. O komplo bu komplo. Fikrimce bu furyanın esas işlevi net meseleleri örtbas etmek, konuşulmasını önlemek. Asıl komplo o! Kimisi çıkar ekonomist kapağını analiz eder. Şöyle ezoterik şeyler böyle ultrasonik işaretler falanlar feşmekânlar. Saatlerce konuşurlar.

Cem Sancar

Sana dün bir müzeden baktım aziz İstanbul!

Geçtiğimiz yıl Cumhuriyet'in 100. yaşına armağan olarak açılan Türkiye İş Bankası Resim - Heykel Müzesi'ndeyim. Çok değerli bir ekiple birlikte "Resimlerin İstanbul'u" sergisini gezeceğim. Müzenin kurucu küratörü sanat tarihçi ve yazar Prof. Dr. Gül İrepoğlu'nun rehberliğinde. Sergi bu ayın sonunda bitiyor. Bir türlü denk düşürüp de göremedim, bu son şansım.

Filiz Aygündüz

Şeytan dünyada bir iş kursa sektörü ne olurdu

İnsan sevdiğini sayar. Saygı duyar. Sevgi yoksa saygı da gider. İnanmayın, sevmeseniz de saygı duyun hikâyelerine. Ya da en azından ben inanmıyorum. Çünkü sevgi, saygıyı doğurur. Şimdi diyeceksiniz ki çoğu insan patronunu sevmiyor ama ona saygı duyuyor. Hayır kardeşim, patronu değil parayı seviyoruz. O yüzden saygı duyuyoruz. Aslında parayı seviyor, paraya saygı duyuyoruz. Yani yine bir şeyi sevmekle başlıyor saygı.

Serdar Demir

'Bir kâğıdın iki yüzü'

Yazın, eğitim ve bilim dünyasını aydınlatan, ürettiği yeni sözcüklerle Türkçe düşünmenin yolunu açan, onu aşkın deneme kitabıyla düşünmenin, duyumsamanın en etkili aracının "dili iyi kullanma" olduğunu kanıtlayan Emin Özdemir'le dostluğunu şöyle tanımlıyor Adnan Binyazar:"Yaşamının son evresinde, çok sevdiği

Öner Yağcı

Ev köpekleri

Aziz Nesin yıllar önce Berlin'de, "Burada köpek, çocuğun yerini almış!" demişti. Bu saptama, köpek sevgisini insan sevgisiyle eş tutup ona yoldaş olanlar açısından da geçerlidir. Köpeği koruması altına alanlar, eve sokmakla kalmıyor, ona özgü temiz barınma yerleri, yemelerini içmelerini kolaylaştırıcı ortam da yaratıyolar.

Adnan Binyazar

Artık hiçbir şey

Zamanı ölçmek, saymak, bölmek ne zor iş. Masalarda, duvarlarda, ekranlarda çeşit çeşit bunca takvim. Cepte, duvarda, meydanda bunca saat. Hepsi ne içinBazen yan yana duran iki kişi, başka mevsimleri bölüşür. İnsan bir gün kendi miladını bulur. Herkesin takviminde başka bir isim durur."Sen gittin, tarih bitti, milat neyi açıklayabilir" demişti Mevlana İdris. Koca bir takvim aniden biter bazen.

Enes Batman

Evliya Çelebi'yi Nasıl Bilirsiniz

Rahmetli Teoman Duralı, evvel zaman içinde, bir okurunun kitaplarını kalın bularak okuyamadığını ve bu yüzden kendisinden şikâyetçi olduğunu, bunun yerine ince kitaplar yazmasını istediğini söyleyerek "Omurgasızlaştırılmış Türklük" kitabını bu yüzden kaleme aldığını anlatmıştı. Evet, milletimizin kalın kitaplarla arası pek iyi değildir. Peki, halkımız ince kitaplara bayılır mı Bayılmaz ama idare eder. İnanmazsanız, çok okunan kitaplara bakınız!

Prof. Dr. Ali Fuat Arıcı

Hakikatli, münzevi ve 'expat'

Şavkar Altınel'i 90'lı yılların başından beri takip ederim. İlk kitabı 'Kraliçe Viktorya'nın Düşü' 1991 'de yayımlandığında o 38 yaşındaydı, ben ise henüz 26 yaşındaydım. Am' ne tesadüf ki ikimizin de ilk kitabı aynı yıl yayımlanmıştı. İlk kitabı 38 yaşındayken yayımlanmıştı ama o 19 yaşından bu yana yurt dışında, ağırlıklı olarak da İngiltere'de yaşıyordu. (O 'ortaya

Osman Çakmakçı

Cemaziyelevvelini bilmek!

Ucundan kıyısından ben de yetiştim ama daha çok okuduklarımdan biliyorum; eskiden gazete köşeleri, şimdi olduğu gibi bu kadar çok siyasi yazılarla dolup taşmıyordu. Siyaset yazarlığını işin erbabı yapar, geride kalan yazarların önemli bir kısmı da gündelik hayat, edebiyat, şiir, yemek, seyahat, sanat, mizah, roman, mimari, kültür, şehir, tiyatro, magazin, sinema gibi gündelik siyasetin dışındaki alanlarda

Muhsin Kızılkaya

Yeni yıl günlükleri

Yeni yıl yeni umutlar, yeni amaçlar demektir ya. Ben de yeni yılda umudunu yazıya dökeceklere, yazmaya başlayacaklara ya da yazmayı düşünenlere günlükle başlamalarını öneririm. Çünkü günlük, deneme türünü içerir, hem belleği çalıştırır, hem de yazma disiplini sağlar. Giderek de yazma ustalığı kazandırır. Bir de bakmışsınız ki bir yılda bir kitaplık yazınız birikmiş! Yılın dökümü çıkmış üstelik! Attilâ

Hikmet Altınkaynak

Erol Kılınç ve Ziya Nur Akademisi

Yazar ve yayıncı Erol Kılınç Bey'in Rahmet-i Rahman'a kavuştuğunu Timaş Yayınevi'nde Osman Okçu Bey'den öğrendim ve Allah'tan rahmet niyazında bulundum. Daha sonra Yeni Şafak'taki ölüm haberini de okuyunca, ikinci bir defa mekânı cennet olsun diye dua ettim.Erol Bey'le birkaç defa Ötüken Yayınevi'nde karşılaştım. Bazen de kendisini akşamları Ümraniye minibüs kuyruğunda

Dursun Gürlek

Yazar Tribi

Yazar tribi diye bir şey var, buna artık inandım. Özellikle yeni yetme yazarlarda bu kendini daha bir hissettiriyor. Koku gibi bir şey. Burnunuzu tutar gibi sinir sisteminizi tutmak zorunda kalıyorsunuz. Öyle yukardan kaş kaldırmalar, süzgün ve baygın bakışlar, konuşurken cümlelerin üzerinde hoplayıp zıplamalar ve daha neler neler. Bütün bunlar yazar olmanın sahici ve inandırıcı alametleriymiş gibi

Hüseyin Akın

Zaman

Petersburglu Usta'da şöyle bir bölüm var. "Ama adam, bu anıları toplayıp biriktirmek istiyor. İnsanlar ölümü kabullenir, yas tutar, daha sonra da unutur. Unutmazsak, derler, dünya çok geçmeden kocaman bir kitaplığa dönüşür." J.M. Coetzee çok güzel betimlemiş, insanın toplama isteği ve unutmanın sıhhati arasındaki durumu. Zaman geçip gidiyor, bir tarafta birikiyor. Bir tarafta da unutuluyor.

Mehmet Biten

İki Naci

Çoğunluğun yaşadığı düzene uymayan her insan hemen dikkatimi çekmiştir. Ya düzenin bir adım önünde ya da düzen tarafından dışlanmış olduğundan bana hep 'gizemli' ve 'keşfedilesi' geliyor. Bu bazen tek başına bir insanken bazen de bir topluluktur düzene uymayan. Her iki durumda da nedenin nasıllığı merak konusu olabiliyor. Bazen de nedenin nasıllığını sonradan öğrenmek çok şaşırtıcı...

Cafer Keklikçi

Kolay gelecek

Kademede kalan kazandı! Son 15 yılın anatomisi bunu ispatlıyor. Ancak görünen o ki; içimizi düzeltmeden işimizi, işimizi düzeltmeden içimizi düzeltemiyoruz. Çünkü hayatın sivil anlamı bu düzeltmeyle doğru orantılıdır. Ve herkesin acısı sevgisi kadardır. Bugüne kadar bu köşede haftada bir gün, "ne hissettiğimizin değil, ne yaptığımızın önemli" olduğunu vurgulayan yazılar kaleme aldık. Gündemi

İbrahim Veli