Zeynep Oral

Cumhuriyet

Biz ona Cumhuriyet diyoruz...

Eğer bugün toplumun yarısı acı çekiyor, geçimini sağlayamıyor, yarınını göremiyor, toplumun parlak, aydınlık, yetenekli gençleri ülkeyi terk etmek için yollar arıyorsa... Biz ona Cumhuriyet diyemiyoruz.Eger bugün Meclis'in yetkilerini, tek insan üstlenmişse, biz ona Cumhuriyet demiyoruz. Eğer toplumsal cinsiyet eşitliği, Medeni Kanun ayaklar altınd

Kent, sanatla güzel

Tamam, İstanbul dünyanın en olağanüstü, en muhteşem kenti. Atsalar, yıksalar, satsalar da dinamizmini, sinerjisini, büyüsünü yitirmiyor! Hele bilgili, birikimli, liyakatli ellere düşerse o zaman değeri daha da taçlanıyor. Önceki gün İstanbul'u suyla yeşille, sanatla kucaklayan ve de "uçuran" iki muhteşem olay yaşadım. Tadı damağımda, kokusu burnumd

'Bodrum Cup': Maviye ve yaşama güç katmak!

Uçsuz bucaksız bir mavilik. Uçsuz bucaksız bir ışık. Aydınlık ve sessizlik bir arada. Sonra sonra... İşte rüzgâr! Ve bir anda sessizliği yaran, maviyi yırtan, suları köpüklere boğan beyaz kanatlı martılar... Hayır hayır martı değil bunlar. Suda süzülen kuğu bunlar! Kuğuların, köpüklerle yükseklere çıkıp martıya dönüşmesi... Hayır, ne martısı, ne ku

Ölmeden çalışabilmek korkmadan yazabilmek

Yaşanan acıyı, üç kuruş kazanmak için yeraltında, en korkunç koşullarda çalışan 41 emekçinin acısını hiçbir yazı, hiçbir ağıt ya da hükümet yetkililerin her an utanmadan söyledikleri, "Ailelere şu kadar para vereceğiz" tümcesi ortadan kaldıramaz. Bunu söyledikten sonra bu korkunç cinayetin, "kader", "fıtrat", "kaza" ile hiç ilgisi olmadığını, (nede

Ah Moris Gabbay ah!

Aynen böyle! Birkaç gündür, bu dünyadan göçtüğünüzden beri "Ah Moris Bey ah" diyerek sadece sizinle konuşuyorum! Daha yenilerde 100 yaşınızı, Nâzım Hikmet Vakfı'nda tüm dostlarla birlikte kutlamıştık. O kutlamayı okurlarımla, Nâzım Hikmet sevdalılarıyla paylaşırken yazıma "100 Yaşında bir Delikanlı: Moris Gabbay" diye başlık atmıştım. O gün bana sa

Metin Akpınar'la muhabbet

"Keşke onunla bir kez sohbet edebilseydim"... Bu tümceyi o kadar çok duymuşlar ki... Sonunda bakmışlar başka çare yok işbirliğini, (yoksa "suç ortaklığını" mı demeliydim) sahneye de taşımışlar. Onlar, belgeselci Selçuk Metin ve gazeteci-yazar Zeynep Miraç... Sohbeti her daim özlenen, istenen, aranan kişi ise usta sanatçı Metin Akpınar. Selçuk Metin

Linç kültürüne geçit vermeyin!

Bir festival daha sona erdi. Siz bu yazıyı okuduğunuzda 59. Antalya Altın Portakal Film Festivali sona ermiş, Altın Portakallar sahiplerine kavuşmuş olacak... Ama ben bu yazıyı yazdığım cumartesi sabahı ortada sadece tahminler dolaşıyor; "sokaktaki adam"dan, sinema eleştirmenlerine herkes ödüller kime gider diye "Oscar Toto" ya da "Portakal Toto" o

Altın Portakal lezzeti

Altın Portakal hiç bu denli lezzetli olmamıştı. Muhteşem bir şenlik ve olağanüstü bir aydınlanma süreci... Hem çok eğlenceli hem çok yararlı. Adeta bir okul niteliğinde. Hem çok popüler, Antalya halkını işin içine katıp festivalin en önemli parçası kılıyor, hem de nitelikten hiç ödün vermeden, evrensel değerleri yüceltme yarışına katılıyor. Ve bu A

Kestik saçlarımızı! Sonra

"Baktık Yugoslavya'da yazarlar gazeteciler hapsediliyor. Uluslararası PEN başkanı olarak Tito'dan bir randevu istedim. Bizi çaya davet etti. Çay içerken konuyu açtık. Başkan Tito, 'Bu sözünü ettiklerinizin adını bile duymadım' deyip yardımcılarına döndü: 'Derhal hepsini hemen şimdi serbest bırakın' dedi"... Yazar, İsveç Akademisi üyesi "88'lik deli

Sınırlar ayırır, kitaplar buluşturur

Göz kamaştırıcı, sırma oymalar, kristal avizelerle bezenmiş devasa bir kubbenin altında kocaman bir sahne... Bu göz kamaştırıcı sahne, Avrupa'nın en eski kurumlarından biri, İskandinavya'nın en eski üniversitesi (1477) Uppsala Üniversitesi'nin ana binasında. Özenle korunmuş, şaşalı görkemli bir yapı... Dışarıda ise ormanlar, bahçeler, nehir, kanal,