Ünal Bolat

Türkiye

Şehir dışında değildi!..

"Yüreğinde zerre samimiyet olmayan bu insan, insana olan güvenimde kocaman bir girdaptır..." Çevresi geniş olan bir tüccardı. Bugünün söylemiyle sosyal bir insandı. Sözüne değer verilir, hatırı sayılır biriydi Bir gün onu bana tanıştıran ortak arkadaşımızla bize geldiler. Ziyaret sebebi neydi hatırlamıyorum. Sağdan soldan muhabbet sürerken o kon

Burası artık vatanındır

"Ama asıl öğrenmek istediğim, ihtiyar amcanın ekmek alırken niçin böyle korktuğuydu" Babamın fırıncılık yaptığı yıllarda meçhul bir ihtiyar ile ilgili bize anlattıklarını paylaşmaya bugün de devam ediyorum... İhtiyarı beden dilimle de rahatlatmak istercesine tebessüm ederek dedim ki: "Ben sadece seni merak ettiğim için sordum Amca... Yoksa seni

"Niye şikâyet edeyim seni"

"Amcam yeter artık. Beni deli ettin İnan ki sana bir şey yapmak için gelmedim..." Babamın fırıncılık yaptığı yıllarda meçhul bir ihtiyar ile ilgili bize anlattıklarını paylaşmaya bugün de devam ediyorum: "Tereddüt ile yaklaşan ihtiyarı üçüncü kez fırının önünde görünce yerimden fırlayıp el ederek seslendim -Amca gelsene biraz... Amca benim sözüml

Gölgesinden korkan ihtiyar!..

"Bu meçhul ihtiyara kim olduğunu, nereden geldiğini sormadım diye üzüldüm doğrusu..." Babamın ben çocukken anlattığı bir hatırayı sizinle paylaşmak istiyorum... Babam fırıncılık yaptığı yıllarda bir gün üstü başı eski olduğu kadar kıyafeti bize benzemeyen bir ihtiyar gelir fırına Gerisini babamdan dinleyelim: "İhtiyarın alnındaki derin kırışıklık

Özür dilerim senden...

"Hiç kötülük yapmadık kimseye bilerek... Hiç haksızlık, adaletsizlik de etmedik isteyerek..." Bilmem affedebilecek misin, bağışlayabilecek misin Hayal kırıklıklarını sönümleyebilecek misin hakkımdaki Beklentilerimizi karşılayamadığımı biliyorum... Daha değişik olabilirdi hayatımız, farkındayım harcadıklarımın. Hep burnumun dikine gidişlerin, söz

Eğer buradan gitmezsen!..

"Biraz peşimden geldi bağırdı çağırdı. Sonra bir şey yapamayacağını anlayınca peşimi bıraktı..." Ehl-i sünnete hizmet yolunda korku yoktur efendim. Çoktandır yazmak istediğim bir hatırayı bugün yazmak nasip oldu... Türkiye gazetesi, malumunuz elden siz değerli okuyucularına kapıya kadar gönderiliyor. Bizim gibi personel olanlar da haftada bir iki

"Sakın geç kalma erken gel!.."

"Yürekleri pır pır etmiş her anneye, ürktüğünü belli etmeyen her babaya ithaf edilebilirdi bu sözler" O yılları yaşamayan bilmez 70'li yıllarda terörün azgınlaştırdığı İstanbul'da okumuş ve gençliğinizi yaşadıysanız, çokça duymuşsunuzdur bu sözü: "Sakın geç kalma erken gel!.." Ne zaman evden çıksanız anneniz ya camdan, ya balkondan ya da kapı önü

"Sen o kişi misin"

"Elindeki kâğıdı uzatınca iki tarafta da bir şaşkınlık yaşandı. Lastikçi 'sen o musun' dedi..." Sonunda nefsini ve şeytanı yenmiş cebindeki lastik parasından bir kısmını çaresiz anneye uzatarak mahcup bir eda ile; "Al bacım, bu para bir müddet seni idare eder, sonrasında da Allah inşallah başka sebepler halk eder" dedi. Kadıncağızın binbir duasın

Taksicinin lastikleri...

"Üç çocuğumla üç gündür aç bekliyorum. Allah rızası için bize yardım edin" diye ağladı anne Okuduğum bir hatırayı, yazanın emeklerine sağlık diyerek buradan sizlerle paylaşıyorum. Kerkük sokaklarında sefalet kol geziyordu. Kim kime yardım edecek destek olacaktı. İşsizlik yaygındı. Çevrede herkes perişandı. Bir yanı yıkılmaya yüz tutmuş evceğizin

"Kötü günün dostu olmaz!.."

"Eşim ve çocuklarım da beni terk ettiler. Belki de haklılar, artık çoluk çocuğa bakamıyordum." Ufak bir tezgâhta yumak, iğne-iplik, tarak, boncuk, tespih gibi şeyler satan yaşlı adamla tanışmamı ve onun varlıktan yokluğa düşüşünü itiraf gibi anlatmasına bugün de devam ediyoruz... Soğan kokularındaki artış nedeniyle rahatsız olan insanlardan bazı