Mizah bir ülkenin kılcal damarları gibidir. Doğru kullanıldığında pek çok meseleyi gün gibi aydınlatır ve en zor günleri bile yaşanır kılar. Ama mizah, aynı zamanda içinde bulunulan çıkmazların da acı bir aynasıdır. Konuşulamayanların remizlerle anlatıldığı, anlatılmaya çalışıldığı sisli, karanlık bir dünya. Mizah inceldikçe toplum da incelir, kaba
Türkiye'de siyaset tam bir çıkmaz içinde; yapılan anketlerde hala başkan adayı olarak birinci sırada Sayın Erdoğan çıkıyor ve en yakın rakibine açık ara fark atıyorsa bu Türkiye Siyasetinin içinde bulunduğu içler acısı durumu gösterir. Cemil Meriç ideolojiler için "ideolojiler deli gömleğidir!" demişti. Peki, ya ideolojisizlik Cemil Meriç bunu söyl
Türkiye siyaseti içinden çıkılmaz bir batağa dönmüş durumda. Dönüp dolaşıp hep aynı çamurların içinde debeleniyoruz. İktidarı, ortağı ve muhalefeti ile de bu işten büyük zevk alıyoruz. Sorsanız herkes 80 milyonun çıkarını düşünüyor. Açık söyleyeyim çok az kişi dışında kimsenin 80 milyonu düşündüğü falan yok Olmadığı içinde aynı çamurda debelenmekt
Türkiye'de çalışan nüfusun ezici çoğunluğu asgari ücretle çalıştığı için son günlerde herkesin gözü kulağı asgari ücret masasında idi. Masadan 21.56'lık bir zam çıktı. Bu zam ve asgari ücretin yeterli olup olmadığı başka bir konu, ancak bugün devlet dışında çalışan nüfusun çok büyük kısmının asgari ücret civarında maaş aldıkları acı bir gerçek. Bu
Çin tarihi ile ilgili okuduğum bir kitapta Çin hükümdarlarının egemenliklerini halka kabul ettirebilmek için onlarıtoprağa yerleştirmeye büyük önem verdikleri anlatılıyordu. Çünkü, birkaç dönümlük de olsa bir araziye sahip olan köylü bir süre sonra o küçük mülkiyetinin kölesi haline dönüşüyor ve bütün hayatını onu korumak üzerine inşa ediyordu. Bu
Yavuz Bülent Bakiler bir sohbetinde; kendisini okumaya teşvik eden ve iyi bir hatip olabilmek için arayış içine girmesini sağlayan etkenlerden bahsederken, Namık Kemal'in "Dünyanın her yerinde olduğu gibi bizde de insanlar kelimelerle düşünür, kelimelerle konuşurlar" tespitinden ziyadesiyle etkilendiğini söylüyor. Yine bu konuşmasında ailedeki kült
Geçen hafta ifade özgürlüğünün önemine dair yazmıştım ve daha bu yazının mürekkebi kurumadan Mustafa Öztürk'e yönelik linç girişimi başladı. Buradaki saldırıdan çok saldıranların bir kısmının kimliği bence çok daha önemli. Çünkü bu topraklarda fikirleri, inançları vb. sebeplerle bir dönem linçe uğramayan kimse yok. Bu ruh hali öyle derindir ki, geç
Demokrasi ve özgürlüklerin ekmek, su ve hava gibi zaruri bir ihtiyaç olduğunu anlayamadığımız sürece bu topraklara güneşin doğacağına inanmak için hiçbir sebebimiz olamaz. Yıllar içinde ekonomik gelişmelerin verdiği rahatlığın son kertede tamamen bir yanılsamaya yol açabildiğini hep birlikte gördük. Ülkemiz demokrasi anlamında ileriye gidecek derke
Kovid19, yıllardır sanki hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamayı adet edinen insanlığın burnunun dibine ölümü sokuverdi. Modernleşirken(!), zenginleşirken, eğitim seviyemiz yükselirken(!) aslında bizi biz yapan pek çok değerden de giderek uzaklaştığımızı fark edemedik. Önce mezarlıklarımızı şehirlerin dışına kovduk, bu kovalamacaya daha sonra köylülerimizde
"...Yok olmayı istemiyor musun İyi şeylerden evladın olsun. İyiliklerin bükülmüş ipliğidir kalan. Odur dünyaya direk olanların canı..." Hz. Mevlana Ellezine iza esabethum musibetun, kalu inna lillahi ve inna ileyhi raciun. "Onlar, bir musibetle karşılaştıkları zaman, "Bizler, Allah için varız ve muhakkak O'na döneceğiz." derler." Sevgili okuyuc
© 2016