Risale-i Nur'a işaret eden 33. Âyet-i Kerimeye ilâveten Hafız Ali Abinin istihracaratını geçen yazımızda vermiştik. Bu yazıyla da, Fevzi Abinin istihracını vererek Risale-i Nur'a olan işaretleri, Birinci Şuâya göre tamamlamış bulunuyoruz.İnşirah-ı sadr: (Kalp ameliyatı) ve Efendimiz'in (asm) çocukken kalbinin melekler tarafından yarılarak temizlenm
Bazı okuyucularımız, geçen Cuma yazımızdaki "İşârât-ı Kur'âniye'nin sonuna gelmiş bulunuyoruz" şeklindeki ifademizden, haklı olarak bu serînin tamamlandığını düşünmüşlerdir.Evet, Üstadın kendi istihrâçları açısından seri tamamlanmıştır. Ancak yine bizzat Üstadın Nazif Çelebi'nin istihrâcı gibi Hafız Ali ve Küçük Hüsrev Feyzi'nin istihrâçlarını da m
Bu âyet-i kerime ile, Risale-i Nur'a işaret eden, işarat-ı Kur'âniyenin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Burada mevzumuz olan "Kelime-i tayyibe ve şecere'i tayyibe" (Hoş güzel bir söz ve hoş güzel bir ağaç) ifadelerini, anlamaya çalışacağız.Bu mevzuda Osmanlıca nüshaya ilâveten Kastamonu Lâhikası'ndaki 32. Mektup hareket noktamız olacaktır. Şöyleki: Ahi
İşte; bunun için Merhum Menderes hatta idam dahi edilmiş ve Üstad da ona "İslâm kahramanı" demiştir.İşte böylesine hayati ve cihanşumul bir hadiseye elbette Kur'ân'ın işareti olacaktır ve İ'caz-ı manevisinin şe'nidir..belki muktezasıdır ve lâzımıdır. Merhum Menderes'ten sonra da, maalesef İslâma bu derece mühim, sembol ve şe'air hizmetler pek yapıl
Kur'ân'ın i'cazı tahrifine manidir.Halbuki diğer ilâhî kitaplar için böyle bir teminat mevzu değildir. Bu gün nasip olursa otuz ikinci âyeti kerimeyi işleyeceğiz. Ancak bu vesileyle bir notu da, arz etmem gerekiyor. Not: Geçtiğimiz haftalarda en son işlediğimiz âyet-i kerime, yirmi dokuzuncu âyetin beşinci ilâvesiyken "Neden otuz ve otuz biri atlad
Şimdilik beyana izin...Bu ifadeye gelince: "Beyan" tabiri ve "şimdilik" kaydı ile metnin devamında yer alan ve bu âyetin Risale-i Nur'a münasebeti mefhumiye remziyle "imaen" baktığını dile getiren "ima" kaydı ayrıca üzerinde durulmayı gerektiren hususlardandır. Beyan kaydı müellifin kendisi değil "münzilül Kur'ân" olduğunu, şimdilik kaydının ilerik
İşârât-ı Kur'âniyenin sonuncu âyeti: "Kavmini karanlıklardan nura çıkar ve Allah'ın geçmişteki nimet ve azap günlerini onlara hatırlat." (İbrahim Sûresi, 5)Bir de burada Üstad, "Nura çıkar ve Allah'ın geçmişteki nimet ve azap günlerini hatırlat!" kısmının makam-ı cifrisi şeddeliler birer sayılmak cihetiyle "bin üçyüz elli bir" ederek Risale-i Nur'u
Meseleye ister veraset, ister imamet olarak bakalım (Elvekil'ü kel asil) kaidesine göre, varis veya imamın da, bulunduğu toplumun lisanıyla onlara tebliğde bulunmasının görevinin gereği olduğu izahtan varestedir.Zira lisan, insanın maksad ve arzularının karşı tarafa anlatmasının en zarurî ihtiyacıdır. Hele de bir otorite tarafından dinin bütün keli
Umumî imametten kastım; Risale-i Nur'un aslî ve manevî imametidir ki, gerekçeleri aşağıdaki gibidir.İmamet meselesi âlem-i İslâm'ın asırlarca tartıştığı mühim meselelerinin önde gelenlerinden biridir. O halde, imamet ne demek, önce onu ele alalım. İmam; lügavî olarak, her ne kadar önder ve lider gibi anlamlara gelse ve bazılarının zannettiği gibi i
Resullerin dili ve Risale-i Nur meselesini İbrahim Sûresi 4. âyetten aldığımız derse binaen arza çalışacağız.Evet âyet-i kerimede Cenab-ı Hak: "Hak dini onlara açıklasın diye, her peygamberi biz kendi kavminin lisânıyla gönderdik." (İbrahim Sûresi: 4) buyuruyor. Bu ayet-i kerimenin lafız, işaret ve beşâretlerine göre meseleyi üç alt başlıkla izaha
© 2016