Mustafa Kutlu

Yeni Şafak

Beyaz

Yelkenlerini şişirmiş beyaz gemiler bulutların üzerinden geçiyor. Sen buraları tanıyorsun. Çok gezdin bu dağlarda. İşte Çatalkaya. Bu da meşe palamudu.Aşağıya inersen, kuşburnular, karamuklar, yarpuzlar. Duru Dere'nin sesi. Uzanıp kara toprağa, yıldız sayarak bu sesi dinlerdiniz. Yarın olacak mı derdinizTepede bir bayrak, ancak. Senin rüzgârınla da

Güzel bir gün nasıl olur

Lodosun canı sağ olsun. Gerçi pek makbul sayılmayan bir rüzgârdır, denizi kabartır, balıkları ve insanı serseme çevirir ama olsun, havayı temizliyor işte. Poyrazla el ele verip İstanbul'u zehir solumaktan kurtarıyor. Bugün lodoslu hava, üstüne üstlük güneşli. Serçeler cıvıldıyor ağaçlarda. Beklediğim vasıta zamanında geliyor, işte güzel bir gün ded

Kedi

Bir küçücük yavru kedi.Annesini kaybetmiş arıyor asfaltlarda. Trafiğin en yoğun olduğu saatlerde. Annem acaba bu mudur diye bir Toyota Corolla'ya, bir Volvo'ya koşuyor.Nedir bu yüreği ağza getiren sahnenin sonu Nedir bu sulugöz duyarlıkKedi yavrusu imiş.Bari buna bir çiçek, bir de böcek ekleyelim. Böylece dudak bükenlerin dudakları iyice bükülsün.T

Yara

Ölüm gelir. Engellenemez. Vakit-saat tamam olur. Can kuşu ten kafesinden uçar. Vücut soğur. Mezarlık ürkütür insanı. Son durak. Cenazenin defni ve atılan toprak. Topraktan geldik ve yine ona döndük. Bitti. Biter mi Bitmez lâkin ötesi meçhul. Onu ancak ölüler anlatabilir. Yani bilinemez. Bilinemeyen şey. En büyük gerçek. Gerçek üstü bir gerçek.Ölen

Mahzun mücahit

Kaç yıldır ondan haber alamamıştık. Neredeyse kaybolduğuna inanacak, yasını tutmaya kalkacaktık.Ama yas tutmak yasaktı."Öldü" demeye dil değil, gönül elvermiyor. Bir gün olup çıkageleceği düşüncesi, umudu, sönmeye yüz tutan bir kıvılcım olsa da, kalbimizin derinliğinde saklı.O gün hepimiz evin önündeki bahçeye çıkmıştık. Annem çamaşır kaynatmaya du

Kan

Otobüs kötüydü, çok kötü. Ne demek o, bir otobüs kötü olabilir mi Yahu anlasanıza, yani delik deşik, her yanı vuruk, mermi yarası ve rengi atmış.Dışarda bir ayaz, bir ayaz, parmak kesiyor. Otobüs buz tutmuş yolda ilerliyor. Çocuk en arka camı hohlayarak açıyor, yola bir pencere açıyor yanında annesi. Çocuğun korku dolu gözleri, nereye gidiyoruz Köp

Yol

Kadın uzaklardan geliyordu.Bütün gün yalın ayak yürüyordu. Yokuşları tırmanıyor, derelerden geçiyor, karanlık ormanlarda rüzgârın uğultusu ile yol alıyordu.Elbette acıkıyordu.Su kenarlarındaki otlardan yiyor, bazen yabani asmalara rastlayıp kuruyan dudaklarını ıslatmak, artık sancımaya başlayan midesini susturmak için bunlardan birer salkım alıyord

Bayram hediyesi

Köyü defalarca bombaladılar.Öyle ki yıkılmadık hane, taş üstünde taş kalmadı.Erkekler cepheye gitmişti.Köyde çocuklar, kadınlar ve ihtiyarlar kalmıştı. Onların da çoğu ölmüştü.Köy kuşatma altındaydı. Ne yiyecek kalmıştı, ne içecek.Kadınlar çocuklarını alıp cenazeleri gömüp daha yukarılardaki tepeye çıktı. Bir kaya dibi, bir ağaç gölgesi bulup gizle

Sormaya geldik

Gidiyorlar, ağıt yakalım arkalarından. Çünkü gitmek var, dönmek yok.Bağırlarına basmışlar çocuklarını ve dişlerini sıkarak. Yağmura, kara, dipçiklere ve saat kulelerine aldırmayarak. Tel örgüleri yarıp duvara tırmanarak. Bozbulanık, coşkun bir nehrin kederli köpüğü gibi. Aniden havalanan sığırcık sürüsü gibi. O kadar kalabalık ve kocamanlar ki kims

Biz çocuk muyuz

Bize halkalı şeker getirmeyin. Zaten piyasada bulunmuyor. Bize misket, bize topaç, bize uçurtma getirmeyin.Biz çocuk muyuzYa nesinizBayağı yetişkin adam. Acılar insanı olgunlaştırıyor. Babamı gözümün önünde vurdular, annemin ırzına geçtiler. Ben o sırada anamın yağmalanmış çeyiz sandığındayım. Anahtar deliğinden gördüm her şeyi. Anamın feryatları h