Cumartesi Notları: Bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır... Ne demek bu Sözlükler biraz saptırmış gibi. Onlara göre bu atasözü "Birinin küçücük bir iyiliği dokunmuşsa, onun bir hatırı vardır, unutulmaz" anlamına geliyormuş. Bana kalırsa, kurulmuş dostlukların araya soğukluk girse bile tümden sıfırlanamayacağını anlatıyor. Öyle ya, kahve içmek demek,
Geçen gün otoyolda ilerliyorum. Önümdeki soğutuculu aracın üzerindeki görseller dikkatimi çekti. Daha dikkatli bakmak için sollayıp aracın yanına gelince anladım ki... Bizim büyük dondurma ve her bakımdan "yerli" dondurma üreticimiz vegan dondurmalarının görselleriyle hava atıyordu. Eh, haklılar! Şimdi her şeyin veganı moda... Vegan ürün denilince
Okumuş adam, bir yerden üç yavru ayının oyuncu fotoğraflarını bulmuş... Olayı da Finlandiya'ya yakıştırmış... "Orada ayılar bile mutlu" diyor. Böyle bir kalıp var... Almanya diyorsun... İsveç diyorsun... Japonya diyorsun... Her seferinde laf Türkiye'ye çakılmış oluyor. Kendi aralarında öyle ezik bir dil kurmuşlar işte! Bayılıyorlar buna, birbirleri
Politik gündem çok dolu ama ben farklı bir noktaya takılıp kaldım... Çünkü önemli... Üzerinde durmaya değer bir konu... Neden mi Çünkü global savaş artık "işaretler" üzerinden yürüyor. Tarihi ve dini sembolleri üzerinden kurdukları "oyun"a dikkat etmek gerekiyor. Hiçbir şey rastgele değil. p style"text-align: center;" Peki nereye dikkat çekmek isti
28 Şubat bitti belki... Gerçi o da tartışılır... Çünkü 28 Şubat'ın yargı kararlarının sebep olduğu mağduriyetlerin birçoğu ortadan kalkmadı. Yaraları kapanmadı. İzleri silinmedi. Zaten esas dikkat edeceğimiz nokta odur ki... 28 Şubatçılar ve 28 Şubatçılık da bitmedi. AK Parti İstanbul il yönetim kurulunun en genç üyesi Elif Şahin Keleş dün sosyal m
Dünyanın tahammül edilemez bir yer olduğuna dair çoktandır kanıt gerekmiyor. (WILHELM GENAZINO O Gün İçin Bir Şemsiye) p style"text-align:center" Anonim bir aptallığı yaşıyor insanlar (...) Bedenimizi ve ruhumuzu uyuşturan hormonların bizi başarılı, zeki ve vazgeçilmez kıldığını sanıyorlar. (AHMET KEKEÇ Kanamalı Haydut) p style"text-align:center"
Torunum yerine koyduğum bir bebecik var. Üç buçuk yaşında ama pek dilli. Görüntülü konuşuyoruz. Onun kurabiye yüzünü görmek bana çok iyi geliyor ama her konuşmamız hüzünlü bir biçimde sonuçlanıyor. Çünkü her seferinde "Bir şey söyleyeceğim" diye önce yutkunup ardından şöyle diyor: "Virüs bitince kuşları beslemeye, atları sevmeye gideceğiz değil mi"
Yüzünüze takıyorsunuz... Çenenizi kapatıyorsunuz... Burnunuzu da... Ama akıllı telefon, akılı süpürge, akılı bina falan gibi... Bu da akıllı maske. Maskenizle telefonunuzdaki uygulama arasında bağlantı var. Böylece maskeniz soluk alıp vermenizi ve karbondioksit birikimini ölçüyor. Fazla karbondioksit biriktiyse, hemen "Biraz temiz hava alın!" diye
"Uydur uydur ebegümeci" derler ya öyle... Aslında "Uydur uydur ipe diz" demeliyim... Ebegümecinin ne günahı var, hem bütün türleriyle güzel bir bitkidir, hem de lezzetlidir. Eskiler de "Uydur uydur salla yuvarla" derlerdi... Yalandan hikâye uydurma, kafadan atıp gerçekmiş gibi satma anlamlarında kullanılan deyimler işte! Nereden çıktı diyeceksiniz
Çirkinliğin üzerine inşa edilmiş duyarlıklar var... Adaletsizliği örten adalet pozları... Alkış toplamak için sergilenen tiksindirici hassasiyet gösterileri... Ama kim için tiksindirici Sahnenin arkasını görebilen, azıcık olsun düşünen ve olup biteni bilen için elbette! p style"text-align: center;" Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterr
© 2016