Hakkı Yalçın

Takvim

Bizim çocuklar!

GAZETEDE yıllarca birlikte çalıştığım arkadaşım Latif Öztürk'ün ölümünden sonra hepimizde aynı duygu. "Bu hayat kimsenin kalbini kırmaya değmeyecek kadar kısa." Etrafımızda kalp kıracak insan bulundurmamaya özen gösterişimiz bundan. Yıllardır aynı gazetede aynı mahallenin çocukları gibiyiz. Kaç yaşında olursak olalım kendimizi ölüme genç hissederi

Uçurum!

YAŞLI adamlar beyaz sakallarını okşayarak gençlere bir şeyler anlatırken, hayatın "derin uçurumlarını" işaret ederlerdi. "Malınız mülkünüz uçar gider, geride sadece isminiz kalır!" Hayat için bu kadar paralanmanın alemi olmadığını anlatan yaşlı adamların yerini mezarına kasa koymaktan bahseden zenginler aldı. İsimleri yere batsın! Endişelerini gid

Kimsesiz!

BİR kadın parkın orta yerinde yediği pizzanın kutusunu yere attı ve hiçbir şey olmamış gibi gidiyordu ki durumu gören yaşlı bir adam arkasından bağırdı, "pardon bir şey düşürdünüz!" Bir kadından beklenmeyecek kadar kaba bir karşılık; "sen de eğil al." Böylesine terbiyesiz bir tavra "pardon" dedi adam, "yere attığınız kabalığı eğilip alamayacak kada

Yaz bitti!

GÜNEŞİN altında yatanlar gibi mısırlar da haşlanmıyorsa artık. Doğan güne deniz kıyılarından başlanmıyor da ruhumuz üşümeye başlıyorsa. Göçe hazırlanıyorsa kuşlar ve mendil sallanıyorsa sıcak anılara. Yaz bitti demektir. 'Mavi nurdan bir ırmak gölgede bir salıncak' dünyası yerini gelecek mevsimlerin sorgusuna bıraktıysa. Yapraklar kayık olmak için

Yıldız!

DÜŞÜNÜYORUM da şimdi çocukların ceplerinde telefonları var ama yarınları yok. Üstelik tehlikeli ve berbat huyları da caba. Ceplerinde radyo taşıyan büyüklerin öğrettiklerini çocuklarımıza öğretemedik. Ne güzel yıllardı. Sabahın erken saatlerinde toprak yollarda bile çamura batmadan işe giderdi genç kızlar. Akşam karanlığında evlerine dönerken köpr

Sonbahar

YEŞİLÇAM filmlerinde başrol oyuncusu erkekler kendilerini terk eden kadınların fotoğrafını büyütüp duvara asardı. Kızdıkları zaman ellerindeki kadehi duvara fırlattıklarında bize garip gelirdi de "fotoğrafı yırtsa daha iyi" derdik. "Ama gözlerine dokunmasın" diye geçerdi içimizden. Gözlere kıyılmazdı çünkü, hele menekşe gözlere! Türkan Şoray'ı o y

Tavşan!

TÜKETİM alışkanlığını değiştirmekle birçok şeyi değiştirmek mümkün ama hala çılgınız ve hala umarsız. Cazibe davetli misafir. Teknolojinin arama motorlarında bilgi para etmiyor ama yeni telefonların fiyatları şu sıralar bir numara. Tüketim; küresel tacizin her dile çevrilen tanımlamasıdır Rollerini tanıyanlar konu marka olduğunda "yabancılık" çekm

Dünkü fotoğraf!

EYLÜL denince hüzün gelir aklıma, biten yaz aşkları, deniz kıyılarında yakılan ateşlerin külleri başlayan yağmurlar. Asil bir mevsimdir sonbahar ama bizleri yaralayan 12 EYL 80 tanklarının ağırlığını da hala hissettiren bir aydır Eylül. İnsanlığın bittiği bir tarihi ve o günleri yaşayan insanların sessiz isyanının sesi. Gençliğini onurlu düşlerle

Tebrik!

TEKNOLOJİK trenlerin frenleri tutmuyorsa siz kendinizi tutun, sosyal medya mezbahalarında yeriniz olmamalı. Nostaljik ruhunuz ayaktaysa eğer! Hayat bir mücadele ama başkalarını devirerek ayakta kalmak duygusunun insanlıkta asla yeri yok. Başkalarının çiçeklerini sulamaktır hayat, başkaları sizin çiçeklerinizi kurutsa da. Bugünün "anahtar" cümlesi;

İstanbul!

İSTANBUL'UN dünlerinde en yoksul mahallelerde bile tiyatro vardı. Tiyatro aydınlığın sembolüydü, saygının, zarafetin ve gerçek sanatın. İstanbul karanlığa direnmekti, İstanbul sevmekti özlemekti. Sonrası uzun hikaye! Yere tükürenlerin birbirlerine şapka çıkaranlara karşı kazandığı zafer. Sonrası inleyen nağmeler. Bu şehirde güneş parası ve gücü ola